Faruk'tan nefret ediyordu artık Nihal... Uçlarda yaşamaya başlamıştı ve ruhsal durumu hiç de sağlıklı görünmüyordu. Bakışları garipleşmişti. Kararlarını hiç ayrıntılı düşünmeden veriyordu. Dakikalık yaşıyor gibiydi. Otogara geldiği zaman hava kararmıştı. Gelişigüzel yürüdü. Adını bile okumadığı bir firmanın önünde durdu. Bilet satan adam garip bir şekilde bakıyordu yüzüne... *** Bilet satan adam şaşkın bir şekilde gözlerini dikmiş kendisine bakan bu genç kadına seslendi: - Hanımefendi, bir şey mi istediniz? Nihal sabit bakışlarını hiç çevirmeden bir robot gibi mırıldandı: - Bir bilet istiyorum.... - İyi de nereye hanım? Nereye gideceksin? Nihal kuruyan dudaklarını ıslattı diliyle: - Nereye gidiyor otobüsler? Bilet satan adam etrafına bakındı yardım istermiş gibi: - Haydaaa, çattık yahu!.. Hanım, hanım, sen nereye gideceksen söyle ona göre keselim biletini. Her yere gider otobüsler, nereye istersen, Ankara, İzmir, Antalya, Mersin... Nihal hâlâ kıpırdamadan duruyordu: - İzmir... İzmir'e bir bilet... Adam rahat bir nefes alarak hazırladı bileti. Sonra uzattı Nihal'e: - Paran var mı? Nihal başını salladı: - Tabii var. Buyurun... Ne zaman kalkıyor? - Bir saat sonra... 35 numaralı perondan kalkacak. İyi yolculuklar... Nihal bileti özenle cebine yerleştirdi. Hayatında hiç İzmir'e gitmemişti. Nasıl bir kent olduğu hakkında en ufak bir bilgisi yoktu. Durakladı dışarı çıkınca: "Hayat orada da nefes almak, burada da nefes almak değil mi? Ne fark eder ki! Sadece orada Faruk yok, Faruk'un olmadığı bir yerde yaşamak... Ben onunla var oluyordum... Şimdi nasıl yaşayacağım?!." Ağlamaya başlamıştı yeniden. Hareket saati yaklaştıkça içindeki fırtına da artıyor, kararları, kararsızlıklarıyla çatışmaya başlıyordu. Oyalanmak için otogarın içinde dolaşmaya başladı. Cebinde patronu Melih Beyin verdiği birkaç kuruş parası vardı sadece. Gidince hemen bir iş bulması, kalacak bir yer ayarlaması gerekiyordu. Nasıl bir maceraya atıldığını fark edemeyecek kadar kendinden uzaklaşmıştı. Hareket saatine kadar dolandı durdu. 35 Numaralı perona geldiği zaman otobüsünün yanaştığını ve yolcuların binmeye başladıklarını gördü. Valizini bagaja verdi. Otobüs dolu değildi... Yeri cam kenarıydı. Ayaklarını yerleştirdi ve arkasına dayandı. On dakika sonra hareket ettiler. Artık bir sayfayı kapatıyordu. Geçmişi bir daha asla dönüp bakmak istemediği bir zaman dilimi olarak bu kentte kalacaktı. Geçmişindeki mutluluklarından da vazgeçmiş, onları da birlikte gömmüştü. Artık Nihal değildi. Başka biriydi. Geçmişinden beraberinde götürdüğü tek şey karnındaki bebeğiydi... Boğaz Köprüsünden hızla geçen otobüs otobanda ilerliyordu. Bir kez daha dönüp camdan geriye baktı Nihal: "Elveda İstanbul.... Elveda anne, elveda geçmişim... Ve... elveda Faruk..." Gözlerini kapattı. Sanki omuzlarında taşıdığı yükler gitmiş gibi hafif hissediyordu kendisini. Otobüsün çıkarttığı ses ve hafif sarsıntı uykusunu getirmişti. Zaten hava kararmıştı. Öylece dalıp gitti... > DEVAMI YARIN