Murat yaklaşık bir saat kırk beş dakikadır bekliyordu. Tam üç bardak çay içmişti. Dikkatle etrafına bakıyor, kulağı yapılan anonslarda, hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışıyordu. Çayının son yudumunu içtiği sırada duyulan anonsla fırladı yerinden: - Dikkat Sayın Murat Arkan, sayın Murat Arkan, lütfen danışmaya... Çayların parasını ödeyip hızlı adımlarla otogarın içine yürüdü. Oradaki görevlilerden birine danışmayı sordu. Adam eliyle işaret etti. Hemen yöneldi o tarafa. Danışmanın önüne gelince beyaz saçlı, orta boylu, yeşil gözlü bir adamın beklediğini gördü. Danışmadaki memura doğru yöneldi: - Ben Murat Arkan, anons etmiştiniz... Danışma memuru beyaz saçlı adamı işaret etti hiçbir şey söylemeden. Murat adama döndü. Gülümsüyordu. - Ben Murat... - Merhabalar ben de Bekir. Feyyaz Beyin şoförüyüm. Sizi götürmeye geldim delikanlı. Araba dışarıda, valiz falan varsa... Murat başını iki yana salladı: - Yok, şu elimdekinden başka bir şeyim yok... - Buyurun gidelim o zaman. Otogarın dışında siyah, son model Mercedes marka bir arabaya doğru ilerlediler. Hayatında ilk defa bu kadar yeni, bu kadar lüks bir arabaya binecekti Murat. Dokunmaya çekinerek kapıyı açtı ve ön koltuğa oturdu. Az sonra yaylandı araba. Bir yağ gibi kayıyordu yolda. Bekir son derece güler yüzlü bir adamdı. - İzmir'e ilk defa mı geliyorsunuz? Murat başını salladı: - Evet, daha önce hiç gelmemiştim. - Siz Edip Ağabeyin oğluymuşsunuz galiba? Murat heyecanlanmıştı elinde olmadan: - Evet, tanıyor musunuz onu? - Tanımaz mıyım hiç, rahmetli Edip Ağabey, çok baba adamdı. Bizim patronun can kardeşiydi o. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Bizim patron içeride yatarken tanıştı Edip Ağabeyle. Her insanın başına bir şeyler gelir işte. Feyyaz Bey çok nüfuzlu adamdır. Bir yanlışlık sonucu girdi içeriye. Ama Allah'tan Foça Yarıaçık Cezaevi'ne düştü de rahat etti. Bazı haftalar izinli çıkarlardı. Yarı açık cezaevinde mahkumlar izin kullanabiliyor. O zaman gider onları alırdım. Feyyaz Beyin Kuşadası'nda otelleri vardır. Çok zengindir patron. Karısı çoluk çocuğu yoktur. On yıl evvel öldü karısı ve oğlu. Bir kazada vefat ettiler. O zamandan beri yalnızdır. Yolda giderken sarhoş bir sürücü gelip çarptı ikisine. O yüzden girdi içeriye Feyyaz Bey. Çılgına döndü tabii. Şuurunu kaybetmiş bir halde iken çarpan adamla boğaz boğaza kavgaya tutuştuğunda adam yere düşüyor ve başı asfalta çarpınca oracıkta beyin kanamasından ölüyor. Murat dikkatle dinliyordu anlatılanları. Bu enteresan hikâye ilgisini çekmişti. Adam devam etti gözlerini yoldan ayırmadan: - Aslında, karıncayı bile incitmez Feyyaz Bey. Hayvanları çok sever. Ama o anda gözü hiçbir şey görmedi. Başka kimsesi yoktu. Kader işte... > DEVAMI YARIN