Zaten çok güzel yemek yapardı Nevin hanım. Annesinden öğrendiği açma börekleri, tatlıları, hele hele Ferit beyin bayıldığı zeytinyağlıları bir başka lezzetli olurdu. Evinde iş yapmak, ailesini memnun etmek ona mutluluk ve huzur veriyordu. Serdar babasının cevabını dinlemeden ekledi: - Ben odama çıkıyorum, biraz yoruldum. Bu sözler üzerine hem Nevin hanım, hem de Ferit bey endişeli bir şekilde baktılar yüzüne. - Yok canım, hasta falan değilim, bugün oldukça yoğun bir gündü. Bir de fuara gidince yoruldum. Dün akşamdan da uykusuzum. Nevin hanım yine de tatmin olmuşa benzemiyordu: - İyi de oğlum, karnın aç değil mi senin? Yemeğin hazır, mutfakta tezgahın üzerinde duruyor. Salata da yaptım sana, seversin sen, biber dolması var. Serdar daha yarım saat kadar önce kurt gibi aç olduğunu düşündü. Ama şu anda canı hiçbir şey istemiyordu. Sanki kocaman bir taş gelip midesine oturmuş gibi tok hissediyordu kendini. Bütün istediği bir an önce yatağına girip uyumaktı. Başını iki yana salladı: - Hayır anne, aç değilim. Bir şeyler atıştırdık... Yalan söylemişti, ama iştahının olmadığını söylerse anne ve babasının çok üzüleceğinden de emindi. *** Serdar ertesi gün güçlükle uyanabildi. Eli ayağı sanki çekiliyor, başı zonkluyor, midesi bulanıyordu. "Ben muhakkak üşüttüm, tam da imtihanlar yaklaşmışken olacak şey değil. Babama söyleyeyim de bir ilaç versin bari..." diye geçirdi içinden. Garip bir uyuşukluk vardı vücudunda. Nevin hanımın başı oda kapısında gözüktüğü zaman usulca söyledi ona rahatsız olduğunu: - Hiç iyi değilim anne, üşüttüm herhalde. Babam kalktı mı? Kadıncağız telaşlanmıştı. Kapıyı itip içeri girdi: - Ne oldu oğlum? Senin dün akşamdan keyfin yoktu, yoksa sen asla biber dolmasına "hayır" demezsin. Baban içeride, kahvaltı ediyor, hay Allah! Bak şimdi olana... Endişesinden motor gibi konuşuyordu. Serdar yattığı yerden dudaklarında hafif bir tebessümle izliyordu annesini. Sonunda dayanamadı: - Güzel annem, heyecanlanma, hafif bir üşütme sadece, babam bir ilaç verir, bir şeyim kalmaz. Nevin hanım ise oğlunu dinlemeden çoktan odadan fırlamış, soluğu kocasının yanında almıştı bile: - Ferit, oğlan hasta, yatıyor, bir bakıver, üşüttüm diyor ama... Doktor Ferit bey yıldırım gibi fırladı kahvaltı sofrasından. Her ikisi de evlatlarına aşırı derece düşkündüler. Bütün hayatları onlar üzerine kuruluydu. Oğlunun odasına giren doktor hem elini onun alnına koydu, hem de ciddi bir yüz ifadesi ile sordu: - Ne oldu Serdar? Neyin var oğlum bir söyle bakayım? - Baba kırıklığım var biraz. Sanırım soğuk algınlığı. - Ateşin var senin... Derece koyalım. Hemen odasındaki çantasını getirdi. Nevin hanım gözlerini oğluna dikmiş, endişe içinde kocasının muayenesini bitirmesini bekliyordu. Gerçekten de ateşi normalin üzerinde çıktı Serdar'ın. Belki öyle çok fazla değildi ama vücutta bir anormallik olmasa bu kadar da çıkmazdı derecesi. DEVAMI YARIN