Firuze hanım gazetesini katlayıp gözlüklerini çıkarttı. Düşünceli görünüyordu. Tamer'le ilgili haberler baş sayfadaydı. Başlıklar insanın içini acıtan cinstendi: "Ünlü iş adamı mahkum oldu!", "Köşklerden hapishaneye!"... Yaşlı kadın gözlerini kıstı. İnsanın hayatının hangi safhasında, neyle karşılaşacağı bir bilinmezdi... Yanı başındaki sehpanın üzerinde duran, her sabah mutlaka gazete okurken içtiği, bir bardak şekersiz çayından bir yudum daha aldı. Feryal'i hayata karşı acemi buluyordu. Duygularının hareketlerini kontrol etmesine fazla izin verdiğini düşünüyordu. Aslında kendisi de bir duygu insanıydı ama bazı zamanlarda bunu kontrol edebilme yeteneğine de sahipti. Son zamanlarda kendisini her zamankinden daha yorgun hissetmeye başlamıştı. Artık kaçınılmaz sona yaklaştığını düşünüyor, fakat bundan fazla bir tedirginlik duymuyordu. Salon kapısının hafifçe çalındığını duydu, başını kaldırdı. Gelen Feryal'di. Gülümsedi: - Günaydın kızım. Nasılsın bu sabah? - Teşekkür ederim efendim, siz nasılsınız? "İyiyim" der gibi başını salladı. Bir yudum daha çay aldı porselen fincanından. - Gazeteler Tamer Coşkun davasını manşet yapmışlar. Mahkum olmuş. On bir sene yemiş. Feryal sapsarı oldu bir anda. Gözlerini kapattı birkaç saniye. Sanki bu haberi özümsemek, kabullenmek ister gibiydi. Hiçbir şey söylemeden Firuze hanımın karşısındaki koltuğa oturdu, gazetelerden birini alıp dikkatle okudu. Neden sonra içini çekerek gazeteyi katladı. - İnsan neyi nasıl hissedeceğini bilemiyor. Duygularını şekillendiremiyor. Üzülüyorum, üzüldüğüm için kendime kızıyorum, öfkeleniyorum, bu sefer öfkeme sinirleniyorum. Allah yardımcısı olsun, ne de olsa iki tane yavrumun babası. İstemezdim böyle olmasını. Kendi hatası olmayan şeylerin bedelini ödüyor. Belki bu düşüncem de yanlış. Her ödenen bedelde ödeyenin bir payı vardır mutlaka. Hayatının en güzel yılları çürüyecek şimdi. Firuze hanım dikkatle baktı ona: - Yardım edebilme imkânın olsaydı eder miydin Feryal? Genç kadın irkildi, dudaklarını büzdü: - Benim gibi bir insanın ona ne yardımı olabilir ki... Benim hiç anlamadığım işler bunlar. Ne yapabilirdim ki? Ne akıl verebilirim ne de başka bir şey... - Sadece imkânın olsaydı dedim kızım! Durakladı genç kadın. Yaşadıklarını ve öfkelerini düşündü, kaşlarını kaldırdı: - Ben... ben, bilemiyorum. Firuze hanım gülümsedi. Gözlerinde ciddiyet vardı: - İntikam ve öfke insanı yanlışa götürür kızım. Bedellerin takdiri sadece yüce Allah'ındır... Feryal dudaklarını ısırdı. Yaşlı kadının ne demek istediğini çok iyi anlamıştı. İçindeki duygu fırtınası beynini ve yüreğini allak bullak etmişti. DEVAMI YARIN