Gelinliğini giymiş kınası yakılmıştı!.. -13-

A -
A +

Ağabeyisinin emriyle hemen fırladı Safiye. Yengesini uyandırdı, sofraya gelmesi için. Onun asık suratını daha fazla görmemek için de hızla geri döndü. Bundan sonra artık ne olacaksa olması için beklemekten başka çaresi yoktu. Şükriye sofraya geldi, çayını koydu: - Resmi nikah yapacak mı Halil? - Yapacak tabii. Ahmet ağabey ilgilenecek o işle. Sanırım benim iznim gerekiyormuş. Vereceğim tabii ki... Genç kadın sinirli bir şekilde kahvaltısına devam etti. Hasan karısına döndü: - Bugün git Hayriye ablaya. Ne yapmak lazım konuşun... Omuz silkti Şükriye. Ağzındaki lokmasını çiğnemeye devam etti. - Ne yapılacak ki? Alacak bohçasını gidecek. Daha fazla bir şey yok! - Bakın işte... Gereken bir şey varsa yaparsınız. Eksikli kalmayalım. Safiye bir köşede sessizce dinliyordu bu konuşmaları.. Kurbanlık bir koyun gibiydi sanki. *** Köy meydanı kalabalıktı... Davullar zurnalar çalıyor, köyün erkekleri orta yerde halay çekiyorlardı. Büyük bir çember halinde dizilmiş olan kadınlar da sessizce onları seyrediyordu. Sabah erken saatlerde başlamıştı eğlence. Hava, Safiye'nin şansına oldukça güzeldi. Ahmet'in kahvesi düğün salonu gibi süslenmişti. Halil'in köyünden gelen misafirler kahvede ağırlanıyordu. Safiye'nin yaşıtları annelerinin yanında, hayretle bu manzarayı seyrediyor, belki de içlerinden ileride kendi başlarına da böyle bir şeyin gelebileceğini düşünerek ürkek gözlerle bakıyorlardı olana bitene. Safiye ise evde, kanepeye oturmuş, suçlu bir çocuk gibi etrafında dolanıp duran köyün kadınlarını izliyordu. Yüzü duvağıyla örtülüydü. Gelinliğini giymiş, kınaları yakılmış, hayatın kendisine hazırladığı şeyleri bekliyordu sessizce. İçinde hiçbir heyecan yoktu. Bütün duyguları körelmiş, hissedemez olmuştu... Şükriye ise bilmiş tavırlarla ortada dolaşıyor, evdeki insanlara her zamanki ukalalığı ile tepeden bakıyordu... Safiye, yanına birisinin yaklaştığını hissetti. Şerife teyzeydi gelen. Anacığının ölmeden önceki en yakın arkadaşıydı. İki ev ötede oturuyorlardı. Elini tuttu Safiye'nin, duvağını hafifçe kaldırdı. Gözleri dolu doluydu: - Güzel kızım benim... Anacığının bir tek gülü... Safiye titreyen bir sesle mırıldandı: - Korkuyorum Şerife teyze... - Korkma yavrum, korkma, böylesi daha hayırlıdır belki. İnşallah mutlu olursun. Bak bu biraz da senin elinde. Sakın diklenme kocana. Saygı göster. Hizmetini eksik etme. Sessiz ol. Çok konuşma yanında. Erkekler çok konuşan kadını sevmezler. Çok bilmiş kadını sevmezler... Safiye hayretle baktı kadının yüzüne: - Ağam yengemi çok seviyor ama! Şerife hanım korkuyla baktı etrafa bu sözleri birisinin duymuş olmasından çekinerek. Sonra biraz daha eğildi küçük kıza doğru: - Sen ona bakma... Aklını çelmiş o Hasan'ın. Sen dediklerimi unutma. Bak, ben de senin yaşında gelin oldum. Ondört yaşımda ilk bebeğimi aldım kucağıma. Allah razı olsun Mehmet amcan çok iyi bir adam çıktı. Bak senelerdir geçinip gidiyoruz. Boyumuzca çocuklarımız, torunlarımız oldu. Hiç korkma kızım. Tabii gönül ister ki, arzu ettiğinle evlenesin, biraz daha büyüyüp öyle gelin olasın ama kader bu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.