Funda eve gelir gelmez odasına çıktı. Servisi yine bir şekilde atlatmasını bilmişti. Cebindeki mektubu çıkartıp baktı. İçinden bir ses yaptığı şeyin iftira atmak olduğunu söylüyor, vicdanından yükselen sesle âdeta savaşıyordu. Sonunda kararını vererek odadan gizlice çıktı. Handan ile babasının odasına girdi. Elbise dolabına doğru yürüdü. Üç gözlü gardırobun orta gözünü açtı. Handan'ın elbiseleri buradaydı. Babasının burayı açma imkanı yoktu. Mektubu bir şekilde görünür yapmak zorundaydı. Gardırobun tabanına bıraktı zarfı ve kapıyı kapattı. Zarfın bir ucu dışarı çıkıktı. Babası her gün işten geldikten sonra elbiselerini çıkartır ve askıya asardı. Bu işi yaparken ucu dışarıya çıkmış zarfı görmemesi imkânsız olacaktı. Yaptığı işi beğenerek sessizce geldiği gibi dışarı çıktı ve oda kapısını kapattı. Şimdi yapılması gereken babası gelmeden Handan'ın odaya çıkmasını engellemekti. Salona gitti. Büyük masada Fulya ve Handan oturmuşlar ders çalışıyorlardı. Sessizce bir köşeye çekilip televizyonu karıştırmaya başladı. Faruk her zamankinden erken geldi eve. Neşesi yerindeydi. - Nasılsınız bakalım güzel hanımlar? Benim küçük kızım ders mi çalışıyor? Fulya neşeyle cevap verdi babasına: - Handan Teyzem yardım ediyor baba bana. Ödevimi bitiriyorum, çok az kaldı. - Tabii ya kızım, Handan Teyzene teşekkür etmeyi unutma. Sonra Funda'ya döndü: - Sen ders çalışmıyor musun kızım? - Biraz dinleniyorum baba, yemekten sonra çalışacağım... Faruk keyifle gülümsedi: - İyi, ben de üzerimi değiştirip bir duş alayım, sonra yemeğimizi yeriz. Siz çalışın... Salondan çıkıp merdivenlere yöneldi. Funda heyecanlıydı, tedirgin tavırlarla babasının arkasından baktı. Onun bu şüpheli hareketleri Handan'ın gözünden kaçmadı. Dikkatle ama fark ettirmeden genç kızı izlemeye başladı. Faruk odasına girip çantasını yere bıraktı. Ceketini çıkarttı. Gardıroba doğru yürüdü. Kendi bölümünün kapağını açtı, ceketini askıya taktı. Kravatını da çözüp kaldırdıktan sonra gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Tam o sırada gördü gardırobun yan bölmesinin kapısının altından yarım çıkmış zarfı. Şaşırdı ve eğilip aldı. Kaşları çatıldı. Zarfın üzerinde "Aşkım'a" yazıyordu. Zarfı açtı ve okumaya başladı: "Handan'ım, canım sevgilim, geçen günkü buluşmamızdan sonra seni çok özledim. Ne zaman geleceksin? Baş başa geçirdiğimiz o güzel saatleri unutamıyorum. Sana kavuşacağım günü iple çekiyorum canım. Sevgiyle öpüyorum seni biricik aşkım benim! İmza: Seni çok seven aşkın..." Faruk kanının donduğunu hissetti. Mektup parmaklarının ucundan kayıp yere düştü... DEVAMI YARIN