Esra kitaplarını koltuğunun altına sıkıştırarak durağa doğru yürüdü. Arkasından yaklaşan ayak seslerini dikkatle dinliyordu bu arada. Birkaç haftadır aklını karıştıran şeyler oluyordu. Yakışıklı, uzun boylu bir delikanlı okuldan her çıkışında duvarın kenarında kendisini bekliyordu. Sonra peşine takılıp durağa geliyor, onunla aynı otobüse binip eve kadar ardından ayrılmıyordu. Sabahları da evden çıktığı anda köşe başında kendisini bekler buluyordu genç adamı. Kim olduğunu, ne iş yaptığını bilmiyordu bu delikanlının. Ama onu her gördüğü anda heyecanlanmaya başlamıştı. Durağa gelince bir köşeye çekilip beklemeye başladı. Ayak sesleri de yakınına gelip durmuştu. Kalbinin fırlayacakmış gibi atmasına engel olamıyordu Esra. Dudaklarını ısırarak yutkundu. Yanı başında bir karaltı hissetti ve birisinin sıcak nefesini duydu yüzünde. Nefesini tutup bekledi. Genç adam hafifçe öksürdü: - Affedersiniz... Sizinle biraz konuşabilir miyim? Esra yavaşça çevirdi gözlerini. Yemyeşil iki göz bakıyordu kendisine. Titrediğini hissetti. Bugüne kadar hiç tatmadığı, bilmediği duygular allak bullak etmişti ruhunu. Kekeledi: - Kim... kimsiniz? Sizi tanımıyorum... - Adım Tayfun... Uzun zamandır sizinle konuşmak için fırsat arıyorum. Biliyorum sizi rahatsız ettim ama bağışlayın lütfen beni. O kadar güzelsiniz ki... Çok kibar konuşuyordu genç adam. Bakışları ok gibi deliyordu Esra'nın yüreğini. - Evet, haftalardır peşimde olduğunuzu farkındayım ve çok rahatsız oldum. - Lütfen küçük hanım bağışlayın beni. Kendimi alamadım. Ne olur, bana kendimi ifade etme fırsatı tanıyın bir kerecik olsun. Kötü bir amacım yok. Sadece sizi tanımak istiyorum. Esra itiraz etmeye hazırlanıyordu. Ama içinden yükselen duygulara hakim olamadı. Nasıl olduğunu bilmeden döküldü kelimeler dudaklarından: - Peki, sizi dinliyorum o zaman... Genç adam uzun boyluydu. Geniş omuzları montunun üzerinden belli oluyordu. Keskin çizgili burna, çıkık elmacık kemiklerine, köşeli bir yüze sahipti. Siyah saçları vardı ve koyu buğday teninde ateş gibi parlıyordu yeşil gözleri. Yüzünde bir memnuniyet belirdi: - Çok teşekkür ederim bana bu fırsatı verdiğiniz için. Eğer mümkünse bir yerde oturalım mı, size bir fincan çay ikram etmek isterim. Esra sanki hareketlerini ve duygularını kontrol edemiyordu. Hiçbir şey söylemeden hareketlendi. Yan yana yürümeye başladılar. Hemen caddenin biraz ilerisindeki kafeteryaya girdiler... Tayfun iki fincan çay ısmarladı girer girmez. Masalardan birine oturdular. Esra genç adamın zarif davranışlarından etkilenmişti. Tayfun ellerini masanın üzerinde birleştirerek genç kızın gözlerinin içine baktı: - Bana adınızı söylemeyecek misiniz? - Esra... - Söylemiştim, ben de Tayfun. Çok mutluyum şu an. Sizi tanımak istiyorum. Hangi okuldasınız? - Sınıf öğretmenliğinde okuyorum. Daha birinci sınıftayım. Tayfun gözlerinin içi gülerek bakıyordu karşısında mahcup bir tavırla önüne bakan kıza... > DEVAMI YARIN