Genç kız bi­raz da­ha so­kul­du de­de­si­ne

A -
A +

Ha­zal de­de­si­nin bu gü­zel, öv­gü ve be­ğe­ni do­lu söz­le­ri­ni du­yun­ca kı­kır­da­dı. Yaş­lı ada­mın ya­nı­na otu­rup ba­şı­nı om­zu­na yas­la­dı. Hay­dar Bey ba­yıl­mış­tı onun bu sı­cak hal­le­ri­ne. Eli­ni tut­tu. Ken­di ko­ca­man avuç­la­rın­da kay­bol­muş­tu kü­çük kı­zın na­rin, bi­çim­li el­le­ri. Şev­val gü­lüm­se­ye­rek sey­re­di­yor­du on­la­rı. Hay­dar Bey sor­du genç ka­dı­na: - Ee­e, Şev­val, kı­zım, na­sıl ge­liş bu? An­lat ba­ka­lım, te­le­fon­da doğ­ru dü­rüst bir şey an­la­şıl­mı­yor. Ma­lum yaş­lan­dık ar­tık, duy­ma prob­lem­le­ri­miz baş­la­dı. Ne­dir işin as­lı? Şev­val ar­ka­sı­na yas­lan­dı, iki eli­nin par­mak uç­la­rı­nı bir­bi­ri­ne değ­dir­di: - Bi­zim şir­ke­tin Do­ğu Av­ru­pa so­rum­lu­su ol­dum ba­ba. Bu ne­den­le bir yıl bu­ra­da ça­lı­şa­ca­ğım. On­dan son­ra ne­re­ye der­ler­se ora­ya gi­de­ce­ğiz. İki yıl­dır Ame­ri­ka için­de do­laş­ma­dı­ğım yer kal­ma­dı. Ama ay­nı ül­ke için­de olun­ca çok prob­lem ol­mu­yor. Bu gö­re­vi uzun za­man­dır tek­lif edi­yor­lar ama ben Ha­zal'ın oku­lu­nu ba­ha­ne ede­rek hep ge­cik­tir­dim. Bu se­ne li­se­den me­zun ol­du ar­tık. Üni­ver­si­te­ye baş­la­ya­cak. Mec­bur ka­bul et­tik. Hay­dar Bey to­ru­nu­na dön­dü: - Üni­ver­si­te­yi bu­ra­da mı oku­ya­cak­sın kı­zım? Ha­zal bi­raz da­ha so­kul­du de­de­si­ne: - Ben is­ti­yo­rum ama an­nem... Şev­val atıl­dı: - Ben bu­ra­da ka­lı­cı de­ği­lim ba­ba! Ay­rı­ca araş­tır­dım, bu­ra­da üni­ver­si­te­ye gi­de­bil­me­si için im­ti­ha­na gir­me­si la­zım. Özel üni­ver­si­te bi­le ol­sa o im­ti­ha­na mut­la­ka ka­tıl­ma­sı la­zım. Bu­nun için ne­re­den bak­sa­nız bir yıl ça­lış­ma­sı ge­re­ki­yor Ha­zal'ın. Ben kı­zı­ma ka­za­na­ca­ğı ko­nu­sun­da gü­ve­ni­rim ama, yi­ne de ken­di­si bi­lir. Ha­zal atıl­dı he­ye­can­la: - Ben res­sam ol­mak is­ti­yo­rum de­de. Re­sim yap­mak be­nim ha­ya­tı­mın bir par­ça­sı. O ka­dar se­vi­yo­rum ki re­sim yap­ma­yı... Şev­val gü­lüm­se­ye­rek din­li­yor­du onu: - Evet ba­ba, kü­çük­lü­ğün­den be­ri re­sim ya­pı­yor, çok da ye­te­nek­li. Bu se­ne oku­lu­nun ser­gi sa­lo­nun­da bir ser­gi­si ol­du. Çok be­ğe­nil­di. An­la­ya­ca­ğı­nız sa­nat­kâr bir to­ru­nu­nuz ola­cak. Hay­dar Bey ba­şı­nı sal­la­dı: - O za­man Gü­zel Sa­nat­la­ra gi­de­cek... Ha­zal, Hay­dar Bey la­fı­nı ta­mam­la­ma­dan atıl­dı: - Pa­ris'te gü­zel bir okul var, ora­ya gi­de­bil­sem, ya­ni ka­za­na­bil­sem baş­ka bir şey is­te­mem. Şev­val ve Hay­dar Bey bir­bir­le­ri­ne bak­tı­lar gü­le­rek. Yaş­lı adam: - Gi­der­sin kı­zım. Bu se­ne bu­ra­da ben sa­na iyi ho­ca­lar tu­ta­rım se­ni o sı­na­va ha­zır­lar­lar. Kız bir çığ­lık atıp atıl­dı de­de­si­nin boy­nu­na. Şev­val gü­lüm­se­di. Hiç de­ğiş­me­miş­ti Hay­dar Bey... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.