Profesör Muharrem Beyin program hakkındaki onayını da aldıktan sonra günlük çalışma takvimini belirlediler. Orhan arkasına yaslandı: - Yorulduk bugün. Ne zaman çıkacaksın hastaneden? Gülay saatine baktı. Dört buçuğa geliyordu neredeyse: - Beş, beş buçuk gibi çıkarım. Dün akşam nöbetçiydim. Bugün erken çıkıyorum. Orhan gülümsedi: - Ben de o saatte çıkacağım, seni götüreyim. Genç kız kibarca teşekkür etti. Sevinmişti bu teklife. Bu saatte trafik yoğun olduğu ve otobüsler de dolu olduğu için oldukça zorlanıyordu eve gitmekte. Bornova'dan Balçova'ya gitmek neredeyse bir buçuk saati buluyordu. Üçyol'a kadar metroyu kullanıyordu ama Üçyol'dan sonrası âdeta bir kâbus oluyordu. On beş dakikalık yolu yoğunluktan bir saatten fazla bir zamanda katettiği bile olmuştu. - Senin ev neredeydi Orhan? - Narlıdere. Yolumun üzerindesin sen! Olmasa ne fark eder ki... Ters istikamette bile olsan götürürüm. Gülay memnun gülümsedi: - Çok naziksin, teşekkür ederim. Ben servise gidip son kontrollerimi yapayım, sonra gelir seni burada bulurum. Çok bekletmem merak etme... Yarım saat sonra serviste işlerini bitirmiş, hazırlanmıştı. Nöroloji servisine gitti. Orhan da hazırdı. Arabasının anahtarını alıp döndü: - Haydi, çıkalım... Birlikte sohbet ederek yola koyuldular. Orhan hem arabayı kullanıyor hem de dikkatle yanındaki genç kızı inceliyordu. Uzun zamandır hoşlandığı bir kızdı Gülay. Her zaman gizli bir hayranlık duymuştu ona karşı. Gözlerini yoldan ayırmadan sordu: - Sanıyorum bu sene eğitimin bitiyor hastanede, ne yapmayı düşünüyorsun, üniversitede kalacak mısın? Gülay dudak büktü: - Hiç bilmiyorum Orhan, hastane iyi hoş ama benim için çok yorucu, sosyal hayat diye bir şeyim yok. Bu konuda oldukça ciddi düşünüyorum. Engelliler merkezinde çalışabilirim. Geçen gün bir ilan görmüştüm Fizyoterapist aranıyor diye... Konuşmayı düşünüyorum. - Haklısın sosyal hayatımız kalmıyor bu meslekte. Ben iki gündür ilk defa eve gidiyorum. İki gece üst üste nöbetçiydim. Öyle yorgunum ki, gider gitmez yatıp uyuyacağım. Al sana özel hayat, al sana sosyal hayat! Yaşanacak gibi değil. Gülüştüler. Bir müddet sessiz kaldılar. Orhan cesaretini toplayıp sordu: - Bir yerde bir şeyler yemek ister misin, ne kadar çalışırsak çalışalım, yemek yemeden olmuyor. Biraz konuşuruz hem. Uygun mu senin için? Gülay saatine baktı, annesi bekliyordu evde. Ama içinden karşı koyamadığı bir ses "Orhan'la birlikte ol!" diye haykırıyordu. Omuzlarını kaldırdı: - Anneme haber vermem gerekir, merak eder ve bekler... Bir telefon edeyim önce... > DEVAMI YARIN