Yemek hazırlanıp servis yapıldıktan sonra Hatice yorgunluktan bitkin bir şekilde çay ocağının arkasındaki tahta sandalyeye oturup bacaklarını uzattı: - Çok şükür, bugün de iyi kazandık. Kazanda bir tabak bile fasulye kalmadı. Pilav desen keza! Haftaya diyorum bir de kızartma ekleyelim yanına... Dursun kasanın başında paralarını sayıyordu: - Kızartma işi çıkartma başıma. Neye yetmiyor kuru fasulye pilav? Kim uğraşacak onunla? Hatice öne doğru eğildi ve sert bir sesle: - Gören de sen yapıyorsun sanacak, zırt pırt emir vermekten başka yaptığın bir şey yok, bütün yükü ben çekiyorum. Sen karışma, ben yapacağım dedim mi yaparım. Sen patlıcan ve biber al yeter. İki teneke de yağ... Şevval bulaşıkların başına geçmişti. Heyecandan yerinde duramıyordu. Önüne değil oradaki bütün garnizonun bulaşığını getirseler bana mısın demez, hepsini bir seferde bitirirdi. Bulaşıkları bitirip tezgahı temizledikten sonra yengesinin yanına geldi. Hatice uyuklamaya başlamıştı. Sıcak alabildiğine fazlalaşmıştı. Sessizce oturdu. Heyecan içindeydi. Hatice bir ara gözünü açıp genç kıza baktı: - Tamam mı bulaşıklar? - Tamam yenge, hepsi bitti. Kurulayıp kaldırdım bile. - Tencereleri de yıkadın mı? Şevval başını salladı: - Hepsini yıkadım yenge. Cevap vermedi Hatice. Memnun bir şekilde yeniden yumdu gözlerini. Şevval bütün cesaretini topladı, yutkundu: - İzin verirsen eve kadar gidip nakışımı getireyim yenge... Hatice tekrar gözlerini açtı, birkaç saniye genç kızın yüzüne baktı: - İyi, git al... Aslında buraya da gelmene gerek yok. Evde de kalabilirsin. Geri kalanı biz yaparız amcanla... Sevinçle kalktı Şevval: - Sağ ol yenge, zahmet etmeyin, ben yardım ederdim size... - Yok, yok sen git, bir çorba yap, akşam bu adam yorgun gelecek, söylenip durmasın. Yemeğimiz var nasıl olsa... Şevval önlüğünü çıkardı. Güzelce katlayıp tezgahın altındaki dolaba koydu. Başını dikerek bahçenin içinden yürüyerek yola çıktı. Onun ayrıldığını gören Tamer de ayağa kalktı ardından. Peş peşe yürümeye başladılar. Şevval'in ayakları birbirine dolanıyordu âdeta. Genç adamın sert postallarının sesini duyuyor, her bir adımında yüreği hopluyordu... DEVAMI YARIN