Genç kadın mutfak olarak kullandığı küçücük yerde tezgahın üzerindeki küçük tüpün üstünde fokurdayan çaydanlığı alıp bardaklara çay koyarken derin bir nefes aldı. Bir el boğazını sıkıyormuş gibi sıkıntı içindeydi. Plastik bir tabağa birkaç bisküvi koyup çaylarla birlikte tepsiye yerleştirdi. Mutfağın ışığını kapatıp oturma odasına yöneldi. Ev rutubet kokuyordu. Yer yer badanaları dökülmüş, uzun zamandır el değmediği için duvarlar isten kararmıştı. Odaya girerken dudaklarına zoraki bir gülümseme yerleştirdi: - Kusura bakma Aysel, evde sana ikram edebileceğim fazla bir şey yok. Odanın içindeki iki koltuktan birinde oturan açık kumral tenli, boyalı saçlı ufak tefek genç kadın başını iki yana salladı: - Aman Nihal, ben bir şey yiyip içmeye gelmedim buraya, seni görmeye geldim. Biz eski arkadaşız. Aramızda böyle şeyler olmaz. Bir tek çay bile yeter. Nihal acıyla gülümsedi: - Yine de insan istiyor sevdiği arkadaşlarını iyi ağırlamayı. Ama imkanlar..... Aysel çayını alırken dikkatle baktı arkadaşının yüzüne. Solgun görünüyordu. Uzun ince hatlı yüzünde yüreğinde biriken ıstırabın belirtileri vardı. Kaşlarını çattı genç kadın: - Bu iş böyle olmaz Nihal... Konuşman lazım Faruk'la... Nasıl iş bu anlayamadım doğrusu. Nihal hafifçe tebessüm etti: - Ben iyiyim Aysel. Faruk'a hiçbir şey anlatamam. Durumu biliyorsun. Aysel isyankâr bir tavırla saçlarını geriye attı: - Ama nasıl olur da görmez? Seni bu kadar çok sevdiğini söyleyen bir adam, senin içinde bulunduğun şartları nasıl göz ardı edebilir? Benim kafam bunu almıyor... Nihal gri yeşil gözlerini kısarak baktı arkadaşına: - Ben hiç kimseyle bana bakması için birlikte değilim Aysel. Faruk'tan maddi bir yardım asla istemem. O soruyor durmadan, bir şeye ihtiyacım olup olmadığını öğrenmek istiyor ama ben buna izin veremem. Aysel dudak büktü: - Sormasına gerek yok ki güzelim, her şey ortada... Omuzlarını silkti Nihal. Cevap vermedi. Çayından küçük bir yudum aldı. "Bu iş nereye kadar gidecek merak ediyorum" diye mırıldandı Aysel. - Evlenmeyi düşünmüyor mu? Heyecanla kaldırdı başını Nihal. Yüzünden belli belirsiz bir bulut geçmiş gibi kararmıştı bakışları: - Annesinin tutumunu biliyorsun. Bu beraberliği asla onaylamıyor. Çok köklü bir aile. O kadıncağız da kendine göre haklı. Oğlunu en iyi şartlarda büyütmüş, okutmuş, yetiştirmiş. Tabii ki onun için kendince doğru olan hayalleri var. Benim gibi bir gelin onun kriterlerine asla uyamaz. Bunu defalarca Faruk'a anlatmaya çalıştım. Bu arkadaşlığa bir son vermek istedim. Ama o bunu kabul etmemekte ısrar ediyor. Aysel biraz da yüksek bir sesle itiraz etti: - Ben bunun adına oyalamak derim. Kusura bakma ama, mademki kabul etmiyor, o zaman bir şeyler yapması lazım. Ya annesini ikna edecek, ya da başka bir karar verecek. Başka yolu yok!.. > DEVAMI YARIN