"Gerçekleri bilmesi lazım"

A -
A +

Asuman Hanım otelin önünde taksiden inip hızlı adımlarla lobiye doğru yürüdü. Selim kendisini kapıya yakın bir yerde ayakta bekliyordu. İki kardeş sarıldılar birbirlerine. Asuman Hanım ağlıyordu. Selim onun gözyaşlarını sildi parmaklarıyla: - Ağlama abla... Umarım hiçbir şey için geç değildir. Gel şurada oturalım... Otelin kafeteryasına geçtiler. Dip masalardan birine oturdular. Hemen yanı başlarında beliren garsona birer kahve söylediler. Selim ablasının elini tuttu, ona doğru eğildi: - Bana yardım et abla. Sen de benim gibi acılısın. Senin de hayatın mahvoldu. Sevdiğin insana aynı sebeplerden sen de kavuşamadın. Ben kızıma hasretim. Sevdiğim insana hasretim. Bize yardım et. Benim Zeynep'le görüşmemi sağla. Asuman Hanım gözyaşlarını sildi mendiliyle. Dudakları titriyordu: - Yaptığının doğruluğundan emin misin Selim? O kızın kafası allak bullak olacak. - Eminim abla. Yirmi bir yaşına geldi artık. Eğriyi doğruyu anlayabilecek bir yaşta. Gerçekleri bilmesi lazım. Yarından sonra o da sevecek, belki ona da müdahale edecek abim... Asuman Hanım hafif bir çığlık attı. Başını iki yana salladı: - Zaten ediyor Selim. Selim'in kaşları çatılmıştı. - Buna izin veremem abla. Kızım bizim yaşadıklarımızı yaşamasın! Onu nerede bulabilirim bana söyle ne olur? Eve gelip göremem. Buna mani olur. Kerim ağabeyimin doğrularına itiraz ettiğin zaman ne yapacağını bilemem. Çıldırır. Kötülük yapar. Yardım et ne olur! Asuman Hanım dudaklarını ısırdı: - İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı bölümünde okuyor Selim. Bu kadarını söyleyebilirim sana. Gerisi sana kalmış. Bu yaptığımı ağabeyim duyarsa hayatımı karartır benim. Benim hayattan hiçbir beklentim kalmadı. Tek isteğim Zeynep'in mutlu olması, bizim yaşadıklarımızı yaşamaması... Selim minnetle baktı ablasına: - Teşekkür ederim abla. Bunu hiç unutmayacağım... İki kardeş birbirlerine bakıp gülümsediler. Selim biraz daha eğildi ablasına doğru: - Ya Cemile? O nasıl? Nerede? İrkildi Asuman Hanım. Başını iki yana salladı: - Onun yerini bilmiyorum inan ki... Daha yeni taşıdı evini. Her ay belli bir miktar para gönderiyor. Bir bakıcının himayesinde. Yürüyemiyor zavallı. Tekerlekli sandalyede. Her şeyi Kerim ağabeyimin kontrolünde. Bir avukat var. Turgay Şenol! Her şeyle o ilgileniyor. Selim beni daha fazla konuşturma ne olur. Daha fazla bir şey isteme benden... Selim acı bir gülümseme ile mırıldandı: - Ne kadar korkutmuş bizi böyle bu adam. Nasıl çekiniyoruz, nasıl ürküyoruz ondan... Korkuyla baktı kadın kardeşinin yüzüne: - Neler olacak Allah'ım, daha neler olacak böyle? > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.