Göz­le­ri ya­rı a­çık ­bi­lin­ci ka­pa­lıy­dı!

A -
A +

Akif, has­ta­ne­nin mer­di­ven­le­ri­ni iki­şer iki­şer çı­ka­rak içe­ri gir­di. Po­lik­li­ni­ğin önün­de uzun bir kuy­ruk var­dı. Sa­bah er­ken­den sı­ra­ya gir­miş­ti va­tan­daş­lar. He­men ser­vi­se doğ­ru yü­rü­dü ko­şar adım­lar­la. Oda­sı­na gi­rip ön­lü­ğü­nü giy­di. Tam dı­şa­rı çık­mak üze­rey­ken kat hem­şi­re­si ko­şar adım­lar­la gel­di ya­nı­na: - Dok­tor Bey, ka­rı­nız! Ka­nı­nın çe­kil­di­ği­ni his­se­ti bir an­da. Bo­ğuk bir ses­le in­le­di: - Ne ol­du? - Te­le­fon et­miş, her­hal­de ev­de bir prob­lem var, he­men gel­sin, çok kö­tü­yüm de­miş. Akif yıl­dı­rım gi­bi çı­kar­dı ön­lü­ğü­nü. Ko­şa­rak mer­di­ven­ler­den in­di. Ka­pı­nın önün­de­ki tak­si­ler­den bi­ri­ne kuv­vet­li bir ıs­lık çal­dı. Tak­si acı bir fren se­siy­le fır­la­dı ok gi­bi. Tam Akif'in önün­de dur­du: - He­men, Yıl­dız Ma­hal­le­si. Çok ça­buk... Yol çok kı­sa ol­ma­sı­na rağ­men san­ki ki­lo­met­re­ler­ce uza­mış gi­bi ge­li­yor­du genç dok­to­ra. Evin önü­ne ge­lin­ce yıl­dı­rım gi­bi fır­la­dı, ko­şar­ken şo­fö­re ses­len­di: - Bek­le... Tek­rar ge­le­ce­ğim. Üç kat­lı bir apart­ma­nın üçün­cü ka­tın­day­dı ev­le­ri. Mer­di­ven­le­ri yıl­dı­rım hı­zıy­la çık­tı. Anah­tar­la­rı tu­tan el­le­ri ce­re­ya­na ka­pıl­mış gi­bi tit­ri­yor­du. So­nun­da ka­pı­yı aça­bil­di ve var gü­cüy­le hay­kır­dı: - Se­vim! Se­vim ne­re­de­sin? Se­vim, ha­ya­tım? Otur­ma oda­sı­na gi­rin­ce çi­viy­le ça­kıl­mış gi­bi ka­la­kal­dı ol­du­ğu yer­de. Ka­rı­sı yer­de ya­tı­yor­du ve kar­nın­dan aşa­ğı­sı kan için­dey­di. - Aman ya Rab­bim. Aman ya Rab­bim... Se­vim ken­din­de de­ğil­di. Göz­le­ri ya­rı açık­tı. Bi­lin­ci yok­tu. Ku­cak­la­dı­ğı gi­bi üç kat mer­di­ve­ni hız­la in­di. Onu ku­ca­ğın­da bir ka­dın­la gö­ren şo­för he­men fır­la­dı ve ka­pı­yı aça­rak genç ka­dı­nın ar­ka kol­tu­ğa ya­tı­rıl­ma­sı­na yar­dım et­ti. Akif bo­ğuk ve acı do­lu bir ses­le hay­kır­dı: - He­men ge­ri, has­ta­ne­ye! Şim­şek gi­bi kalk­tı tak­si. Yol bo­yun­ca kor­na ça­la­rak iler­le­di. Has­ta­ne­nin acil kıs­mı­na gir­dik­le­ri za­man ka­pı­da­ki gö­rev­li Akif'i ta­nı­dı: - Dok­tor Bey... - Ça­buk, ça­buk bir sed­ye, içe­ri­ye ha­ber ver... Bir ko­şuş­tur­ma baş­la­dı. Acil­de gö­rev­li dok­tor­lar, hem­şi­re­ler ka­pı­ya çık­mış­lar­dı. Bi­ri­si Se­vim'in ko­lu­na se­rum bağ­lı­yor, di­ğe­ri mu­aye­ne et­me­ye ça­lı­şı­yor­du. Bu ara­da genç ka­dı­nın bin­di­ril­di­ği sed­ye son hız­la mu­aye­ne oda­sı­na iti­li­yor­du. Akif sal­la­nı­yor­du. Acil hem­şi­re­si onun ko­lun­dan tut­tu. Otur­ma­sı için hem­şi­re oda­sı­na doğ­ru itek­le­di... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.