O gün Ekrem Bey ve Melahat Hanımın evinde misafir olan Neriman ve bebekleri belki de hayatlarının en rahat, en mutlu günlerini geçirmişlerdi. Neriman çocuklarını güzelce temizleyip karınlarını doyurduktan sonra bembeyaz kar gibi çarşaflar serili, yumuşacık bir yatağa yatırdı. Bebekler mışıl mışıl uyumaya başladılar. Ardından Melahat Hanımın şiddetli ısrarları sonrasında girip bir banyo yaptı. Öyle iyi gelmişti ki vücuduna ılık su. Rahatlamış, sanki üzerinden bir tonluk bir yük atmış gibi çıktı banyodan. Pırıl pırıl olmuştu yüzü. Ardından öğle yemeği yedi ev sahipleriyle birlikte. Yemekten sonra Ekrem Bey ayağa kalktı: - Ben biraz lokale gideceğim hanım. Neriman kızım da dinlensin. Saat beşe doğru gelir Elif. Ben de gelirim o saatte. Bir isteğin var mı? Melahat Hanım sevgiyle baktı kocasına: - Kendine dikkat et Ekrem. Çok puro içme, çok da kahve içme. Sonra çarpıntın tutuyor. Rahatsız oluyorsun. Başka bir şey istemiyorum. Sadece bir ekmek alıver gelirken. Yaşlı adam gittikten sonra Neriman hemen fırladı. Sofrayı topladı ve bulaşıkları yıkadı. Kaşla göz arasında mutfağı pırıl pırıl yapmıştı. Melahat Hanım başını eğdi: - Ah güzel kızım, ellerine sağlık ama sen şimdi biraz uzan çocuklarının yanına. Biraz dinlen. Neriman'a kızlarının odasını vermişlerdi. Odaya giren genç kadın etrafına baktı. Bir duvar boydan boya kitap doluydu. İmrendi gördüğü manzaraya: "Benim de kızlarım böyle okuyacak. Onları okutmak, onlara en iyi imkanları vermek için ne gerekiyorsa yapacağım. Allah bu iyi insanlardan razı olsun. Yoksa hâlâ sokaklardaydık..." Uzandı kızlarının yanına. Bebekler öyle rahat, öyle huzur içinde uyuyorlardı ki onları uzun bir süre seyretti. Sonra uykunun dayanılmaz cazibesine yenildi, gözleri kapandı, dalıp gitti. *** Melahat Hanım kapıyı açınca hızla girdi içeriye Elif. Ortadan uzun boylu, ince yapılı, hafif kemerli burnu yüzüne farklı bir hava veren oldukça hoş bir kadındı. Saçları sarıya yakın kumraldı. Boyalı olduğu belliydi. İnce, uzun parmakları zarif bir şekilde hareket ediyordu: - Ne oldu anne, akşama kadar meraktan öldüm. Melahat Hanım işaret parmağını dudaklarına götürdü: - Şişşşt! Yavaş konuş, içeride misafir var. Gel salona. Elif şaşkınlıkla annesinin peşinden gitti. Melahat Hanım sabahleyin yaşananları anlattı kızına teker teker. Tam sözlerini bitirdiği sırada bir anahtar sesi duyuldu. Ekrem Bey gelmişti. Elif babasına sarılıp öptü: - Annem anlattı olayı... Hiç vazgeçmeyeceksiniz bu huyunuzdan. Güvenilir bir kız mı bari? Ekrem Bey dudak büktü sitemkâr bir tavırla: - Aşk olsun Elif, baban insan sarrafı, bilmiyor musun sen? Bunca sene eğitimcilik yaptık annen de ben de, az çok biliriz kimin ne olduğunu. Garibanın biri, haydi kendisini bırak, iki küçük bebek yahu!.. Elif sevgiyle baktı anne ve babasına: - Tamam ilgilenirim. Ama hastaneye almak çok zor. Peki iş bulana kadar ne olacaklar? Karı koca birbirlerine baktılar. İkisinin de aynı şeyi düşündüğü tartışılmazdı!.. > DEVAMI YARIN