Serpil hızlı adımlarla yürüyordu sahil boyunca. Denizden gelen mis gibi koku ve tertemiz hava biraz açılmasına sebep olmuştu. İçindeki, yüreğini bir mengene gibi sıkan sıkıntının verdiği bunalımla sürekli ağrıyan başını dik tutmaya çalışıyordu. Bir süre sonra yorulduğunu hissederek yavaşladı. Tam denizin kenarına yaklaşıp durdu. Koyu gri lacivert dalgalar belli aralıklarla sahile çarpıyor, her çarpışında çıkardığı ses martıların canhıraş feryatlarına karışıyordu. Serpil derin bir nefes aldı. Gözlerini kısarak baktı uzaklara. Atkısını iyice kulaklarına doğru sardı. Üşümüştü. Tam bu sırada arkasında bir ses duydu: - Affedersiniz, eldiveniniz düşmüş küçük hanım! Hızla döndü. Uzun boylu, dalgalı saçlı, başında örgü bir bere olan, eşofmanlı bir genç gülümsüyordu. Şaşırdı: - Ah, teşekkür ederim, düşürmüşüm. Genç adam gülümsemeye devam etti: - Zararı yok. Bayağı hızlı yürüyorsunuz. Neredeyse yüz metredir peşinizdeyim. Eldivenini aldı Serpil. Mahcup bir şekilde mırıldandı: - Farkında değilim. Kaptırmışım kendimi demek ki... Genç adam etrafına bakındı: - Hava o kadar güzel ki, tam yürüyüş havası. Burası da bu spor için bire bir. Her gün yürür müsünüz böyle? Omuzlarını kaldırdı Serpil: - Hayır, bugün öylesine çıktım. Ara sıra geliyorum. Genç adamın sert hatları vardı. Saçları oldukça gürdü. Yüzünde gizemli bir ifade okunuyordu. Gözleri iri ve yeşildi. Oldukça yakışıklı bir gençti. Yaklaşık otuz beş yaşlarındaydı. İri yapılıydı. Serpil şaşkındı. Birden toparlandı: - Gitmek zorundayım, teşekkür ederim eldiven için. Genç adam birden hareketlendi: - Eğer yürüyüşe devam edecekseniz birlikte yürüyebilir miyiz? Hem biraz laflarız, hem de yürüyüş daha kolaylaşır. Serpil kararsız bir tavırla baktı etrafına. Kekeledi: - Bilmem ki... Ben fazla devam etmeyeceğim. Genç adam gülümsedi: - Ben de etmeyeceğim. İşe gitmem lazım. İskeleye kadar gidip döneceğim. Boynunu büktü Serpil. Heyecanlanmıştı. Çelişkiler içindeydi. Fakat genç adamın kendinden emin tavırları ve hemen yanı başında yürümeye başlaması işi bir oldubittiye getirmiş gibiydi. Birkaç saniye sonra hızlı sayılabilecek bir tempoyla yan yana yürümeye başlamışlardı. DEVAMI YARIN