Gözünü Meral'den ayırmıyordu hiç!..

A -
A +

Tarık da her gün uğruyordu Meraller'e... Genç kıza bu zor günlerinde verdiği şefkat dolu destek Meral'i rahatlatıyor, genç adamın yanında duygularını frenlemeye gerek duymadan, olduğu gibi davranıyordu. Onun gösterdiği anlayış ve ilgiden memnundu. O gece ilk defa Nevin hanım, Ferit bey ve Meral evde yalnız kalmışlardı. Nevin hanım her zamanki gibi pencerenin yanındaki koltuğa oturmuş, gözlerini karşıdaki tepeye, oğlunun mezarının bulunduğu yere dikmiş, hafif hafif başını sallayarak dua ediyordu. Gözleri bir çizgi halindeydi günlerdir gözyaşı dökmekten... İçindeki acı katmerleşiyor, her geçen gün daha alışılabilir hale geleceği yerde daha dayanılmazlaşıyordu. Evladının yitip gitmesi içine korkular düşürmüş, kızına aşırı derecede düşkün olmuştu. Psikolojik olarak onu da kaybetmekten korkuyor, anormal bir ilgiyle gözünü Meral'in üzerinden ayırmıyordu. Onun nefes alışlarını bile dinlemeye başlamıştı geceleri gizli gizli. O gece Serdar'ın ölümünden beri sürekli içtiği yatıştırıcıların etkisiyle erken yatmak istedi Meral. Yorgundu. Hem bedenen, hem manen. Genç kız oturduğu yerden ayağa kalkarak mırıldandı: - Ben yatacağım anne. Uykum var çok fena. İrkilerek baktı kızına Nevin hanım. Tedirgin bir şekilde dudaklarını büzdü: - Hasta falan değilsin değil mi kızım? - Hayır anne, sadece yorgunum. Başım kazan gibi. Gözlerim acıyor artık. Yerinden kalktı kadın. Bacaklarını adeta sürüklüyordu yürürken. - Ateşin falan var mı yavrum? Meral onun korkularını çok iyi tahlil edebiliyordu. Anlayışla cevap verdi: - Yok anneciğim, hasta değilım inan ki, sadece bütün gün ayaktaydım biliyorsun, yoruldum. İlaç da içtim. Ses çıkartmadı kadın. Ama endişe gözbebeklerine gelip oturmuştu. Genç kız odadan çıktıktan sonra bir köşede oturmuş, gözlerini yerdeki Isparta halısının karışık desenlerine dikmiş öylece duran Ferit beye döndü, heyecanlı ve korku dolu bir sesle: - Ferit, Meral'imi muayene et bir kere. Hasta galiba. Aman Allahım, bir yavrum gitti, öteki de mi gidecek? Doktor Ferit Yılmaz karısına çevirdi gözlerini. Bir anda onun ne kadar yaşlandığını fark etti. O güler yüzlü, sempatik, canlı kadın gitmiş, yüzü sapsarı, yaşlı, bezgin bir kadın gelmişti yerine. - Allah korusun Nevin, Allah saklasın. Yıprandı çocuk, bütün gün geleni gideni o idare ediyor, koşturuyor. - Korkuyorum Ferit, ya ona da bir şey olursa, gözümüzün önünden ayırmayalım onu Ferit. Ferit bey karısının elini tuttu, kolunu omzuna attı: - Ayırmayalım Nevin, bir tek o kaldı bize, ona gözümüz gibi bakalım karıcığım. Yine bir hıçkırık düğümlenmişti boğazına. Yutkundu. Dışarıdan şiddetle esen rüzgarın sesi duyuluyordu... DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.