O gece Arif Bey hiç uyumadı. Yatak odasındaki koltuklara oturmuştu. Üzerinde robdöşambrı vardı. Bahçeyi seyrediyordu karanlıkta. Müberra Hanım yatağından kalkıp onun yanına geldi: - Arif Bey! Biliyorum bana kızgınsın, kırgınsın ama yanlış yaptın... Keşke bir fikrimi alsaydın önce. Nermin bizim kızımız ama yanlış yaptın bey... Arif Bey küskündü karısına karşı. Kaşları çatık, suratı asık bir şekilde konuşmadan dışarıya bakıyordu. Müberra Hanım devam etti: - Nermin iyidir, hoştur ama yaşlılığımızda bize bakar mı bakmaz mı bilemem. Para pul açısından söylemiyorum. Anlayış, sevgi, şefkat ve saygı açısından konuşuyorum. Bugün benim dediklerim ağırına gidiyor ama yarından sonra kızının seni azarlayıp kırıp parçalamayacağını garanti edemem. Bu bize zor gelir Arif Bey, o yaşlarda kaldırılmaz böyle şeyler... Kırılırız, inciniriz... Arif Bey dik bir şekilde cevap verdi: - Ben kızıma güvenirim. Benim kızım o, sen kendi evladına güvenmediğin için utanmalısın Müberra Hanım. Eğer ben kızımın üzerine geçirmeseydim varlığımızı, gecekondularda sürünecektik. Evimize icra memurları gelecekti. Borcumun ne olduğunu bilip bilmeden konuşuyorsun. Ben onursuz bir adam değilim Müberra Hanım, haram lokma geçirmedim boğazınızdan. Ama olmadı işte. İflasa gittik. Kurtarabildiğimi kurtardım ben. Ağır konuştun bana, bunca yıllık kocana kötü davrandın. Müberra Hanım yutkundu. Elini omzuna koydu kocasının: - Sen de beni anlamaya çalış Arif Bey, iki evladımız var bizim, birini kendi elimizle itip uzaklaştırdık. Kim yanlış yapmıyor ki hayatta, kim hata yapmıyor ki... Sen de benim kusuruma bakma, cahilliğime ver. Affet... Arif Sıtkı Bey karısıyla arasının bozuk olmasına dayanamazdı. Ondan beklediği özür gelince yumuşayıverdi hemen: - Bir daha kırmayalım birbirimizi hanım, bizim ikimizden başka bizi anlayan yok hayatta. Müberra Hanım başını salladı. Gözyaşları yanaklarından sicim gibi süzülüyordu. - İnşallah hiçbir şey kötü olmaz bey... İnşallah... Arif Bey içini çekti: - Başka çarem kalmamıştı Müberra. Bir düşündüm de, bizim güvenecek kimsemiz yokmuş. Dostumuz, ahbabımız, arkadaşımız yokmuş. Zor günümüzde imdat diyebileceğimiz hiçbirileri yokmuş. Çok üzüldüm Müberra... Nermin bizim kızımız. Bizi sokağa atacak değil ya! Yaşlı kadın içini çekti. Kafasını hafifçe yana eğdi. Islanan yanaklarını parmak uçlarıyla kuruladı. Hayat böyle bir garipti işte. Çıkışı olduğu gibi inişi de vardı... - Hep tepede kalınmıyor, aşağıya inmek de var, yuvarlanmak da... diye mırıldandı. DEVAMI YARIN