Orhan ve Gülay o günden sonra sık sık bir araya gelmeye başladılar. Birlikte konserlere gidiyor, vakit buldukça bir çay bahçesinde oturuyor, tiyatroya gidiyorlardı. Arkadaşlıkları ilerledikçe Gülay da bu genç adamdan hoşlanmaya başlamıştı. İkisi de bu yönelişi birbirlerine açıklamaktan çekiniyorlardı. Orhan Gülay'ı anne ve babasıyla tanıştırmış, birlikte bir konsere gitmişlerdi. Emekli Büyükelçi Şefik Sayar ve karısı Şahika Hanım, Gülay'dan çok hoşlanmışlardı. Orhan ailesinin tutumundan dolayı son derece mutluydu. O gece ayrılırlarken Şahika Hanım; - Annenizle de tanışmak için can atıyorum kızım, bir gün müsait olduğunuz zaman sizi ve annenizi çaya bekliyorum. Ona, sizin gibi asil ve aklı başında bir evlat yetiştirdiği için teşekkür etme fırsatı bulurum, demişti. Gülay utanmış, kısık bir sesle teşekkür etmişti. Yan gözle Orhan'a bakmıştı. Genç adamın ağzı kulaklarındaydı. Ertesi gün Orhan hastanede yanına gelip fısıldamıştı kulağına: - Bizimkileri fethettin. Senden başka bir şey konuşulmuyor evde! Gülay yine utanmıştı: - Abartıyorsun Orhan, ama gerçek şu ki, ben de onları çok sevdim. Her ikisi de mükemmel insanlar... Orhan cesaretlenmişti: - O zaman bu cumartesi akşam üzeri anneni ve seni çaya bekliyorlar. Söylememi istedi annem. Benden iletmesi. Eğer müsaitseniz gelir sizi alırım. Bildiğim kadarıyla nöbetin yok bu hafta sonu. Genç kız heyecanlanmıştı. Başını salladı: - Çok teşekkür ederim ama anneme sormadan onaylayamam bu daveti. Bana yarına kadar izin ver. O gün eve sabırsızca gitmişti. Saadet her zamanki gibi işlerini bitirmiş, sanki sabahtan beri evde dört çeşit yemek pişmemiş gibi tertemiz etmişti her yeri. Gülay sarıldı annesine: - Anne hafta sonu davetliyiz. - Nereye kızım? - Orhan'ın annesi bizi çaya davet etmiş. Seninle tanışmak istiyorlarmış. Saadet de heyecanlanmıştı. Endişeli bir şekilde söylendi: - Ne giyeceğim ben? Doğru dürüst bir kıyafetim yok ki, onlar görmüş geçirmiş insanlardır. Doğru düzgün gitmek lazım. Hay Allah! Gülay memnun bir şekilde bakıyordu annesine. Sarıldı boynuna: - Anam benim, yarın maaş alacağım ben, çıkar bir şeyler alırız sana... - Durduk yerde masrafa gireceğiz be kızım, hele dur ben evde olanlardan bir şeyler ayarlarım. Yemekten sonra çaylarını içerlerken Saadet muzip bir tavırla sordu: - Yoksa Orhan benim damat adayım mı Gülay? Gülay irkildi. Kıpkırmızı olmuştu. Kekeledi: - Yok anne, nereden çıkarttın? O benim arkadaşım... Saadet gülümsemekle geçiştirdi. Manalı manalı bakıyordu kızına. Gülay o gece zor uyudu. Annesinin pat diye sorduğu soru karıştırmıştı aklını. Kendine bile itiraf edemediği duygularla doluydu yüreği... > DEVAMI YARIN