Selim okuldan içeri girer girmez hemen kantine yöneldi. İçeri girip etrafa dikkatlice göz gezdirdikten sonra sağ taraftaki masada arkadaşlarını gördü. Hemen o tarafa hareketlendi: - Merhaba millet! - Oooo Selim Bey gelmişler... Oğlum akşam nereye kayboldun? Bir anda yok oldun yahu? Uzun boylu hafif sakallı genç bir kahkaha atarak lafa karıştı: - O nişanlısına koşar çıkar çıkmaz. Buradan Çapa'ya gidiyor her gün. Diğeri de bastı kahkahayı: - Yok ya! Oğlum sen deli misin? Her gün gidilir mi? Bırak kendi başına gidip gelmeyi öğrensin yavuklun... Selim gülümsedi: - Sen anlamazsın bu işlerden, onun için konuşma. Gözü, masada oturan sarışın kıza takılmıştı. Sakallı olan gence dönüp göz kırptı ve kafasıyla kızı işaret ederek baktı. Sakallı genç kaşlarını kaldırdı: - Bak seni Zühal'le tanıştırayım. Selim gülümseyerek baktı genç kıza. Uzun sarı saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu. Renkli küçük gözleri zekice parlıyor, biçimli burnu ve dolgun dudakları genç kıza oldukça hoş bir hava veriyordu. Frapan bir makyajı vardı. Dar bir kot pantolon giymişti ayağına. Üzerindeki kazak pahalı bir markaydı. Ayağında spor ayakkabılar neredeyse Selim'in babasının emekli maaşının dörtte biri kadardı. Elini uzattı kız: - Memnun oldum. Selim de başını hafifçe eğerek karşılık verdi: - Ben de memnun oldum. Nasılsınız? Siz de bizim okulda mısınız? Başını iki yana salladı genç kız: - Hayır, bir arkadaşım var, babamın şirketinde staj yapıyor, onunla geldim. Ben İngiltere'de resim üzerine okuyorum. Bu sene bitiyor. Tek bir imtihanım kaldı. Selim etkilenmişti. Hafifçe dudak büktü: - İngiltere ha? Harika... Sakallı genç atıldı: - Zühal, Haldun Berberoğlu'nun kızıdır Selim. Hani şu Berberoğlu Holdingin sahibi. Selim gözlerini açtı: - Ciddi misin? Müthiş... Babanızın ismini duyunca heyecanlanmamak mümkün değil. Allah bize de öyle Berberoğlu Holding gibi bir yerde iş nasip eder inşallah.. Zühal bir kahkaha attı: - Neden olmasın? Benimle aranızı iyi tutun o zaman! Hah hah ha ha... DEVAMI YARIN