Asiye kapıyı telaşlı bir sevinçle açtı: - Aman bu iş çok iyi oldu. Şöyle bir dinleneyim, gezeyim. Tıkıldım kaldım ben de.. Zaten Cemile Hanım da pek memnun oldu senin geleceğine. Gözleri parladı inan ki. Münevver Hanım oturma odasına geçti. Cemile Hanım pencerenin kenarında tekerlekli sandalyesinde oturuyordu. Komşusunu görünce başını iki yana salladı güçlükle. Boğuk bir sesle: - İyi ki geldin Münevver Hanım... Konuşmaya ihtiyacım o kadar çok ki... Bu kız da sıkıldı artık. - Ne demek kardeşim... Benim de işim yoktu. Ozan yok biliyorsun. Benim için de iyi oldu. Evde olsam oturup dantel örecektim. Burada senin yanında örerim. Koltuklardan birine oturdu. Az sonra Asiye vedalaşarak çıktı. İki kadın yalnız kalmışlardı. *** Ozan bütün gece mutluluktan uyuyamamıştı. Sabaha karşı gün henüz ağarmak üzereyken kalktı. Arkadaşını uyandırmamaya özen göstererek giyindi ve odadan çıktı. Otel personeli güne hazırlanmaya başlamışlardı. Garsonlar restoranı temizliyor, servisler düzenleniyordu. Lobi pırıl pırıldı. Müracaatta bulunan personel Ozan'ı kibarca selamladı: - Günaydın efendim, nasıl geçirdiniz gecenizi? - Teşekkür ederim, her şey çok güzeldi. Kapıya doğru yürüdü. Birden geri döndü: - Biraz yürüyüş yapmak istiyorum. Ne tarafa doğru gitmem gerekir? - Otelden çıkınca sağa doğru ilerlerseniz yol sizi kendiliğinden rahatça yürüyüşünüzü yapabileceğiniz bir parkura götürecektir. Aksi taraflara giderseniz zorlanabilirsiniz. O taraf ormanlıktır. Şimdi de oldukça yüksek bir kar kalınlığı var. Tehlikeli olabilir. Ozan başını sallayarak gülümsedi: - Tekrar teşekkürler. Gocuğunun yakalarını kaldırıp atkısını iyice sarındı. Başında anneciğinin ördüğü beresi vardı. Eldivenlerini taktı ve ellerini cebine sokarak resepsiyon memurunun tarifi üzerine sağ tarafa doğru ilerledi. Mis gibi bir dağ havası soluyordu. Çam ormanlarından gelen nefis koku bol oksijenle birleşip parfüm gibi yayılıyordu çevreye. Başının hafifçe döndüğünü hissetti. Bu kadar temiz, saf havaya alışık olmayan ciğerlerinin bu havayı yadırgadığını biliyordu. Karların üzerine bastıkça çıkan sesleri dinleyerek yürüdü uzun bir süre. Ağaçların üzerinden sarkan buzlar güneş ışığını binlerce renge çeviriyor, orman sanki karanlıkta büyük bir kentin ışıkları gibi pırıldıyordu. Bu kadar güzel bir manzarayı görebildiği için şanslı sayıyordu kendisini. Dün gece hayatında bir dönüm noktasıydı genç adam için. Zeynep'e olan duyguları onun kendisiyle arkadaşlık kararından sonra daha da artmış, sabah kalktığı zaman kendisini bu genç kıza daha da fazla bağlı hissetmişti. Şunun şurasında bir şey kalmamıştı... Bir sene sonra okulu bitireceklerdi. Bir sene de askerlikle geçse iki sene sonra gelecekte hayalini kurduğu hayata adımını resmi olarak atmış olacaklardı. Şu anda bu arkadaşlığın artılarını eksilerini düşünmüyor, sevdiği genç kızdan olumlu cevap almanın keyfini, sevincini, mutluluğunu yaşıyordu. Her şey gözüne toz pembe görünüyordu. Üstesinden gelemeyeceği hiçbir engel yok gibiydi. İki aile arasında korkunç farkı göz ardı ediyor, hatta aklına bile getirmiyordu. Bütün olaylara, olabileceklere samimi, sevgi dolu bir bakışla bakıyor, mantığı ve duyguları hiçbir şeyin bu birlikteliğe engel olmayacağını söylüyordu... > DEVAMI YARIN