Güvenilir bir siması vardı

A -
A +

Aysel ocaktaki tencereyi alıp masaya doğru yürüdü. Mutfakları oldukça büyük olduğu için yemeklerini orada yiyorlardı. Tencereyi sofraya koyup kocasına baktı: - Faruk Bey de o kadar şaşkın ki Tahsin... Merak ediyor. Ne feci bir şey... İnsanın bir evladının olduğunu bilmesi ve onun hakkında en ufak bir bilgisinin bile olmaması.... Tahsin ellerini yıkayıp geldikten sonra sofraya oturdu. Kızları Nalan oyuncaklarıyla meşguldü. Yan gözle kızına baktı, göz bebeklerinde sevgi ışıkları yanıp sönmeye başlamıştı: - Haklısın Aysel... Evlat sevgisi bambaşka bir şey... Ama Nihal'e de hak vermek lazım. Yapacak bir şeyi kalmamış. Burada kalsa başka bir dert, kalmasa başka bir dert. Allah yardımcısı olsun... Aysel o gece hiç konuşmadı. Tahsin ise onun kafasının ne kadar dolu olduğunu bildiği için üstelemedi. Orta boylu, tıknaz yapılıydı Tahsin. Güvenilir bir siması vardı. Yumuşak huylu, evine, karısına, çocuğuna düşkün bir adamdı. Aysel de kocasını çok seviyordu. Allah'a şükür düzenleri de iyiydi. Kendilerine yetiyordu kazandıkları. Aysel'in anne ve babası kızlarının yaptığı evlilikten memnun, damatlarını evlatları gibi görüyorlardı. Aysel'in annesi damadını ölen oğlunun yerine koymuştu. Tahsin de onlara karşı saygıda kusur etmiyor, baş üstüne tutuyordu. Gece odalarına çekildikleri zaman karısına döndü: - Nereye gitmiş olabilir Nihal? Aysel omuzlarını kaldırdı: - Bilmiyorum Tahsin. Hiç kimsesi yoktu. Hani en ufak bir ipucu olsa, hiçbir engel dinlemeyip gidip araştıracağım. Ama yok. Ne haldedir, nerededir bilmiyorum. Kardeşim gibi severdim onu. Biz ikiz gibiydik. Çocukluktan beri o kadar yakındık ki... Tahsin gülümsedi: - Çocukluk arkadaşlıkları böyledir işte. Kardeş gibi olursun. Aysel içini çekerek devam etti: - Zaten hep aklımın bir köşesindeydi Nihal. Şimdi bir de böyle bir karşılaşma olunca daha da yoğunlaştı. Tahsin dudak büktü: - Asıl Faruk Beyin durumu kötü. O adamın duyguları kim bilir nasıl? Aysel başını salladı: - Haklısın, öyle üzgün bakıyordu ki gözleri... Samimi olduğu her halinden belliydi. Gerçekten ıstırap çekiyor adam. Onca servet, onca varlık içinde.... Tahsin ellerini ensesinde birleştirerek uzandı yatağa: - Bu işin parayla pulla ilişkisi yok karıcığım... İşte, ne işe yarıyor para? Aysel geceliğini giymiş, saçlarını tarıyordu. Dalgın bir şekilde mırıldandı: - Yürekleri ferahlatmaya yaramıyor besbelli. Ah Nihal ah! Tahsin baş ucunda yanan gece lambasını söndürdü: - Haydi, çok fazla üzme kendini. İş olacağına varıyor gördüğün gibi. Kim bilir belki Nihal de hayatını bir düzene sokmayı becermiştir. Allah yardımcısı olsun. Sana dua etmekten başka yapacak iş kalmıyor canım!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.