Neriman yorgun vücudunu hafifçe kımıldatmaya çalıştı. Gözleri başucunda duran demir askılıktaki serum torbasından akan damlalara takıldı bir an. Hortumu takip etti bakışlarıyla. Elinin tam üzerinden veriliyordu serum. Ne olup bittiğinin farkında değildi hâlâ. Hatırladığı tek şey güler yüzlü bir hemşirenin saçlarını okşayarak söylediği "Tebrik ederim, son derece sağlıklı, güzel mi güzel iki kızın oldu" sözleriydi. Etrafına bakındı bir kere daha. Bembeyaz duvarlı, kapı girişinde beyaz bir dolap, başucunda demir bir komodin olan bir odaydı bulunduğu yer. Yan tarafta boş iki yatak daha vardı. Bir anda ne kadar çok uyumak istediğini düşündü. Gelen giden olmamıştı. Ne kayınpederi, ne kayınvalidesi ne de Uğur görünmüştü bu saate kadar. Kendisini son derece yalnız hissetti. Ağlamak istiyordu ve çok geçmeden ince bir şekilde yanaklarına sızan gözyaşları yastığını ıslatmaya başladı. Tam bu sırada açıldı odasının kapısı. Sarışın bir hemşire girdi içeriye: - Aaa, neden ağlıyoruz, bugün çok mutlu olman lazım. Öyle güzel iki kızın var ki! Birazdan yanına gelecekler. Ama daha önce bazı tahliller yapmamız lazım. Parmağının ucunda birkaç damla kan alacağım şimdi. Ondan sonra yemek yiyeceksin ve bebeklerin gelecek. Haydi ağlama... Neriman zoraki bir gülümseme ile fısıldadı: - Teşekkür ederim... Hemşire becerikli hareketlerle kanı aldı. Sonra genç kadına döndü: - Henüz babalarının haberi yok herhalde... Neriman başını salladı iki yana: - Bilmiyorum, mutlaka haber vermişlerdir ama... Hemşire güldü: - Heyecandan şaşırmıştır şimdi. Biz neler gördük. Bebeğinin doğduğunu duyup aşağı kapıdan yukarıya çıkamayan babalar mı ararsın, oturup hüngür hüngür ağlayanlar mı ararsın... Kapıya doğru yürüdü: - Şimdi yemeğin gelecek. Bak yemeğini iyi yemelisin. İyi beslenmelisin. Senin iki bebeğin var, şu anda onlara ne yaparsak yapalım, anne sütü kadar faydalı olamayız. O nedenle senin kendine bakman lazım ki onlara yardım edip büyütebilesin. Anne sütünün yerini hiç ama hiçbir şey tutmaz. Neriman uslu bir çocuk gibi "peki" manasına başını salladı. Oda kapısı kapandıktan sonra yeniden kolundaki seruma baktı. Gözlerini tavana çevirdi. Odanın beyazlığı gözlerini kamaştırıyordu. İçini çekti. Uğur ortalarda yoktu. Birden sanki onu bir daha göremeyecekmiş gibi bir duyguya kapılıp telaşlandı. Korkuyordu ve yüreğinde tarif edemediği bir huzursuzluk yaşıyordu. Şu anda Uğur'dan çok yanında olmasını istediği kişi annesiydi. Ama evlendiği günden beri onlardan en ufak bir haber dahi almamıştı. "Beni hiç merak etmediler..." diye geçirdi içinden kırık bir şekilde. Babasının Emin Beyden aldığı paralar geldi aklına. Yüreğinde bir sızı duydu o anda. Çocukluğunu düşündü. Ne kadar çok yaşanmamışlıklarla doluydu kısacık hayatı. Okumayı çok istemişti. En büyük arzusuydu öğretmen olmak. Ama babasının yüzünden gerçekleşmemişti bu arzusu. Kendi kendine mırıldandı: "Ben çocuklarımı ne yapıp edip okutacağım... Onların okuması için ne gerekiyorsa yapacağım!.." > DEVAMI YARIN