Ha­zal'ın se­si ­he­ye­can do­luy­du

A -
A +

Pe­ri­han Ha­nım oğ­lu­nun bu sert çı­kı­şıy­la ir­kil­di. Hay­dar Bey işi da­ha faz­la uzat­ma­mak için aya­ğa kalk­tı: - Hay­di Ta­mer, gel gi­de­lim. Ba­ba oğul çık­tı­lar. Pe­ri­han Ha­nım ise fer­yat fi­gan ba­ğı­rı­yor­du: - Yi­ne al­lak bul­lak et­ti ha­ya­tı­mı­zı. Şu­na da bak, bun­ca se­ne son­ra sığ­ma­dı ta­bi­i de­fo­lup git­ti­ği ye­re. Yi­ne dö­nüp gel­di, bur­nu­nu sok­tu oğ­lu­mun ha­ya­tı­na. Ah ne ap­tal­mı­şım. Ne­den di­ret­me­dim o bo­şan­ma­nın ol­ma­sı için. Ap­tal ka­fam be­nim! Hay­dar Bey ve Ta­mer ise ara­ba­ya bi­nip doğ­ru­ca şir­ke­te git­ti­ler. Yaş­lı adam sek­re­te­ri­ne iki kah­ve ge­tir­me­si­ni söy­le­di. İlk de­fa oğ­luy­la bir­lik­te gel­miş­ti şir­ke­te. Giz­li bir gu­rur­la ser­vis­le­rin önün­den geç­miş­ti. Ça­lı­şan­la­rın hay­ret do­lu ba­kış­la­rıy­la kar­şı­laş­tık­ça mut­lu­luk­tan uçu­yor­du. Kah­ve­ler gel­dik­ten son­ra te­le­fo­na uzan­dı ve ote­lin nu­ma­ra­sı­nı çe­vir­di. O sı­ra­da Ta­mer kor­ka­rak fı­sıl­da­dı: - Mik­ro­fo­nu aç­sa­na ba­ba! Ben de du­ya­yım. Hay­dar Bey kı­sa bir te­red­düt ge­çir­dik­ten son­ra tu­şa bas­tı ve ça­lan te­le­fo­nun zil se­si oda­yı dol­dur­du. Bi­raz son­ra re­sep­si­yon gö­rev­li­si­nin se­si du­yul­du: - (........) Ote­li bu­yu­run efen­dim. - Şev­val Ya­zı­cı­oğ­lu'nun oda­sı­nı bağ­lar mı­sın oğ­lum. Ben ka­yın­pe­de­ri­yim. - Bir da­ki­ka efen­dim. He­men bağ­lı­yo­rum. Bir­kaç sa­ni­ye ge­çin­ce bu­ğu­lu, ken­din­den emin bir ses du­yul­du: - Alo Hay­dar Ba­ba? Gü­nay­dın... Ta­mer du­dak­la­rı­nı ısır­dı ve ma­sa­ya tu­tun­du sı­kı sı­kı­ya. - Gü­nay­dın kı­zım, na­sıl­sı­nız? To­ru­num na­sıl? - Te­şek­kür­ler ba­ba, iyi­yiz. Şim­di kalk­tı o da. Kah­val­tı ede­ce­ğiz. Hay­dar Bey yut­kun­du: - Şev­val kı­zım, Ha­zal bu­gün ba­ba­sıy­la gö­rü­şe­bi­lir mi? Ta­mer de kı­zıy­la ta­nış­mak is­ti­yor. Kar­şı ta­raf­ta kı­sa sü­ren bir ses­siz­lik ol­du. Son­ra genç ka­dı­nın se­si tek­rar du­yul­du: - Ta­bi­i ba­ba. Ben ve­re­yim siz Ha­zal'la ko­nu­şun. Ka­rar­laş­tı­rın. Be­nim de iş­le­rim var­dı, on­la­rı ya­pa­rım. El­le­ri­niz­den öpü­yo­rum. Hay­dar Bey to­ru­nu­nun te­le­fo­na gel­me­si­ni bek­ler­ken yan göz­le oğ­lu­na bak­tı. Ta­mer son de­re­ce ger­gin gö­rü­nü­yor­du. - Alo, de­de! - Gü­zel kı­zım, gü­nay­dın, na­sıl­sın, Ha­zal­cı­ğım, ba­ban­la gö­rüş­mek için bu­gü­ne ne der­sin? Kar­şı ta­raf­ta ha­fif bir inil­ti du­yul­du. Ha­zal'ın se­si he­ye­can do­luy­du: - Ta­mam de­de, ge­li­rim. Ne­re­ye ge­le­ce­ğim?.. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.