Hülya içeriye girdiği anda evin içinde bir hareket başlamıştı. Genç kız cıvıl cıvıldı. Konuşuyor, gülüyor, şakalar yapıyordu. Harun da her zaman olduğu gibi ona takılmaktan kendini alamıyordu. Gerek Ferda Hanım, gerek Dinçer Bey ve Kadriye mutlulukla onların şakalaşmalarını izliyorlardı. Hakan ise mahcup ve heyecanlı bir şekilde konuşmalara katılıyor, eli ayağına dolanmış gibi görünüyordu. Dinçer Bey Hakan'a döndü. Geldiğinden beri dikkatle izliyordu delikanlıyı: - Aileniz burada mı Hakan bey? - Hayır efendim. Ben Denizliliyim. Ailem orada oturuyor. Bir annem ve bir de kız kardeşim var. Babamı geçen yıl kaybettik. - Başınız sağ olsun. Onların buraya gelme niyetleri yok mu? - Annemi memleketinden ayırmak mümkün değil efendim. Kız kardeşim de Ankara'da okuyor. Bu sene o da bitiriyor okulunu. Öğretmen olacak. Eğer Denizli'ye tayin ettirebilirsek annem için iyi olacak. Ferda bu yakışıklı ve kibar gençten hoşlanmıştı: - Hayırlısı olsun evladım. Harun'dan sizin bahsinizi duyduk. Tanışmak için kısmet bugüneymiş. Hülya neşeyle atıldı: - Ben Hakan'ı tanıyorum. Birkaç kere karşılaşmıştık Harun Ağabeyin ofisinde. Hakan kıpkırmızı olmuştu. Yan gözle Hülya'ya bakıp başını önüne eğdi. Harun hemen devreye girdi: - Hakan bir tanedir. Hem çalışkandır, hem de efendi bir çocuktur. Hakan mahcup bir şekilde mırıldandı: - Teşekkür ederim müdürüm. Beni utandırdınız. Harun biraz su içtikten sonra Dinçer Beye döndü: - Dinçer Ağabey, yeni savcıyı tanıyor musun? Oldukça zorlu birisiymiş. Hem de bayan... Dinçer Bey gözlüklerini düzeltip başını salladı: - Duyduğum kadarıyla Faruk Beyin kızı tayin edilmiş galiba. Babasını tanırım. Kızıyla hiç karşılaşmadım. Ama geçen gün arkadaşlar Faruk Beyi tebrik ediyorlardı. Sıkı bir hukukçudur Faruk Bey. Severim kendisini. Efendi adamdır. Kızı da ona benzediyse yerinde bir atama yapılmış derim. Daha gençtir hem kızı. Harun başını salladı: - Evet, çok genç ve güzelmiş. Tanışan arkadaşlar var. Anlata anlata bitiremiyorlar. Son derece ciddi ve işine saygılı bir hanımmış. Ben daha tanışamadım. Ferda atıldı: - İyi bir ailedir Faruk Beyler. Karısıyla bir yemekte karşılaşmıştım. Hoş bir hanım. Terbiyeli insanlar. Dinçer Bey karısına döndü: - Geçen gün konuştuk Faruk Beyle. Bir akşam buyurun, bekliyoruz dedim. Ferda gülümsedi: - İyi etmişsin hayatım. Harun annesine döndü: - Haydi bakalım Kadriye Sultan, o muhteşem yemeklerini görelim artık. Bayağı acıktık... > DEVAMI YARIN