Kamil Bey telefonu kapatır kapatmaz sekretere bile söylemeden kendisi evinin numarasını çevirdi. Telefona çıkan emektar uşağı Servet'e hemen kızını vermesini söyledi. Az sonra Betül'ün uykulu sesi duyuldu: - Hayırdır baba ne oldu? Kamil Bey son derece keyifliydi. Muzip bir ses tonuyla bağırdı: - Bil bakalım bugün öğleden sonra kim geliyor? Betül şaşkın bir şekilde dinliyordu. Hâlâ uyanamamıştı. Sabahları geç kalkmayı âdet edinmişti. - Ay ne bileyim baba, misafir mi var yani? - Cüneyt geliyor, Cüneyt!.. Bitti bu iş, temize havale oldu artık. Haklıymışsın kızım, ben gerçekten korkmuştum. Ama sen haklı çıktın. Yapamadığını söyledi, sesini duymanı isterdim, aciz bir çocuk gibiydi sesi. Suç işleyip de af dileyen bir çocuk gibi... Öğleden sonra üç uçağı ile geliyor. Şimdi biletini rezerve ettirdim. Bu biraz da senin sayende oldu kızım, biliyor musun ben de yaşlandım artık, olaylar karşısında soğukkanlılığımı eskisi kadar koruyamıyorum. Paniğe kapılıyorum. Betül Hanım duyduklarına şaşırmamış gibiydi: - Biliyordum baba! Eninde sonunda böyle olacaktı ama yanıldığım tek şey oldu, bu kadar erken beklemiyordum. Bu sürpriz oldu işte... Kamil Bey neşe içinde konuştu: - Haber vereyim dedim. Ben de erkenden gelirim akşam. Belki alana bile giderim bu sıpayı karşılamak için, oradan birlikte eve geliriz. Aşçıya söyle de Cüneyt'in sevdiği yemekleri yapsınlar. Sen organize ediver kızım. Göreyim seni, çok şükür yahu! Telefonu kapattığı zaman sevincinden yerinde duramayacak gibiydi. Ofisinin kapısını açık yan tarafta çalışan sekreterine seslendi: - Piraye bana güzel, bol köpüklü, orta şekerli bir Türk kahvesi yap, bir de geçen sene arkadaşımın yolladığı o Havana purolarından bir tane getir. Piraye ok gibi fırladı yerinden. Uzun zamandır Kamil Şanlıdağ'ın yanında çalışıyordu. Onun ne zaman sevindiğini, ne zaman üzüldüğünü, ne zaman kızdığını bilirdi. Kamil Bey şu anda çok sevinçliydi. Yaşlı adam masasına dönüp hemen telefona sarıldı yeniden. Oğlu için son model bir araba siparişi verdi. Daha geçen sene değiştirmişti oğlunun arabasını ama olsundu. Yerinde duramıyor, devamlı saatine bakıyordu. Saat henüz yarıma gelmemişti. Az sonra kahvesi geldi. Purosunu yakana kadar bekledi sekreteri. Sonra gülümsedi: - Başka bir emriniz var mı efendim? Omuzlarını kaldırdı Kamil Bey gülerek: - Yok! Her şey çok güzel, kahve nefis, puro nefis, hava nefis... Daha ne olsun? Piraye kibarca tebessüm etti: - Çok sevindim efendim. Sizi böyle görmek bizi mutlu ediyor. - Öğleden sonra ikide çıkacağım. O saatten sonraki görüşmeleri iptal et. Başını salladı sekreter. Odadan çıktı. Kamil Bey derin bir nefes çekti purosundan. Dumanı bir süre ağzında tuttuktan sonra yavaş yavaş bıraktı. Onun tavana doğru yol alan mavi yükselişini izledi... > DEVAMI YARIN