Oğuz durmadan kapıya bakıyordu. Babasıyla birlikte Mavişehir'de sahildeki restoranlardan birinde karşı karşıya oturmuşlardı. Öğleden sonra aramıştı Murat. Oğuz hemen babasıyla buluşacakları yeri kararlaştırmış ve Murat'a geri dönerek randevuyu vermişti. Doğan Bey erken gelmişti buluşma yerine. Hemen ardından Oğuz geldi. Delikanlı heyecanlı görünüyordu. Doğan Bey oğlunun gözlerinden gelecek misafirin onun için gerçekten değerli olduğunu anlıyor, o da oğlunun dostuna gereken önemi vermeye çalışıyordu. Nihayet Murat göründü kapıda. Oğuz hemen fırladı: - Murat Amca, buradayız. Murat krem rengi takım elbise giymişti. İçinde açık yeşil bir gömlek ve koyu yeşil bir kravat takmıştı. Kıyafeti gözlerinin rengiyle uyum içindeydi. Doğan Bey onu görünce tuhaf bir duyguya kapıldı. Gözlerinin rengi Oğuz'la aynıydı. Ayağa kalktı ve elini uzattı: - Nihayet tanışabildik Murat Bey, ben Doğan Taşer. Oğuz'un babasıyım. Sizinle telefonda konuşabilmiştik sadece. Oğluma gösterdiğiniz ilgiden dolayı kendimi borçlu hissediyorum. Murat kibar bir şekilde tokalaştı Doğan Beyle: - O şeref bana ait beyefendi. Sizi önce kutlamak isterim. Harika bir çocuk yetiştirmişsiniz. Oğuz yaşından çok olgun, herkese iyi bir dost olabilecek kapasitede bir çocuk. Masaya yerleştiler. Oğuz sevinç içindeydi. Hatır sormaların ardından yemeklerini ısmarladılar. Doğan nazik bir şekilde konuştu: - Eşimin de size hürmetleri var. Biraz rahatsız olduğu için aramıza katılamadı. - Hanımefendiye de sonsuz saygılar Doğan Bey. İnşallah bir gün Kuşadası'na birlikte gelir misafirim olursunuz. Zevk duyarım. Bildiğim kadarıyla üniversitede hocasınız? - Evet, ama emekliliğe artık az kaldı. Kendimize sakin bir mekan bulup karı koca oraya yerleşmeyi düşünüyoruz. Murat gülümsedi: - Sizi adaya alalım. Bizim oralar çok güzeldir. - Bakalım Murat Bey, artık bir tercih yapacağız. Kuşadası'na epeydir gitmedim. Bir iki sene olmuştur herhalde. Yapılaşma çok fazlalaşmış, doğal görünümü kaybolmuş. Biz daha bakir bir yer düşünüyoruz. Şehrin gürültüsü bizi bunalttı. - Haklısınız o konuda. Çok acımasızca talan ediyoruz her yeri. Bizim otelimiz farklıdır ama. Oğuz atıldı: - Harika bir yer baba, bildiğin gibi değil. Doğan Bey başını salladı: - Öyleymiş, bir arkadaşımın tavsiyesiyle gönderdim çocukları oraya. Oğluna döndü: - Geçen gün deden aradı. O da duymuş Şafak Otel'in methini. Murat'a döndü: - Benim kayınpeder de çok iyi bilir böyle mekanları. Şükrü Karahan, eski bir iş adamıdır... > DEVAMI YARIN