Oktay Beyin kullandığı araba Yalova'nın dışındaki iki tarafı ağaçla kaplı yola saptı, biraz ilerledikten sonra büyük demir kapının önünde durdu. Kapıdaki görevli kimlik sorduktan sonra bıraktı arabayı. Üç katlı, bahçe içinde, sarı bir binaydı burası. Esra bacaklarının titrediğini hissediyordu. Kızını sımsıkı kucaklamış, Oktay Bey ve Zuhal Hanımın peşinden yürüdü. Biraz sonra kurum müdürünün odasındaydılar. Uzun boylu, son derece güler yüzlü bir adamdı müdür bey. Esra'ya baktı gülümseyerek: - Evet Esra Hanım, Necile Hanımın anneniz olduğundan şüphemiz yok. Şimdi sizi onun yanına götüreceğim. Buraya geldiğinden beri hiç konuşmadı. Konuşamıyor sanırım. Doktorlarımız muayene ettiler ama geçirmiş olduğu felcin beyindeki konuşma merkezini de etkilediğini düşünüyorlar artık. Veriler öyle demiyor ama o hiç ağzını açmıyor. Bir tek kelime bile etmiyor. Sanki kendi isteğiyle yapıyor bunu. Ona bir tekerlekli sandalye verdik. Çok sakin ve tatlı bir ihtiyar. Gelin götüreyim sizi... Esra heyecanla kalktı ayağa. Ağlamaklıydı. Yüreğinin atışları göğsünü acıtıyordu adeta. Bir kat yukarı çıktılar. Etrafta dolaşan yaşlılar vardı. Müdür bey dipteki odalardan birinin kapısını açtı ve gülerek seslendi içeriye: - Necile Hanım teyze, bak sana bir sürprizim var. Seni görmek isteyen bir ziyaretçin var... Necile Hanımın saçları bembeyaz olmuştu. Gözleri donuk bakıyordu. Tekerlekli sandalyesini camın önüne çekmiş, dışarısını seyrediyordu. Yavaşça gözlerini çevirdi kapıya doğru. Müdür Bey gülümsüyordu: - Bak kimi getirdim sana... Esra müdürün arkasından sıyrıldı. Dudaklarını ısırıyordu. Boğuk bir ses çıktı gırtlağından: - Anne! Annem benim. Necile Hanımın gözleri büyüdü bir anda, dudakları titredi, yüzünden gölgeler geçmeye başladı. Nefes alışı hızlandı. Esra ona doğru yürüdü. Başını sallayarak bakıyordu annesine: - Annem, annem benim, canım annem benim... - Esra! Kızım... Kurum müdürü hayretle döndü bu manzarayı seyreden Zuhal Hanımla Oktay Beye: - Konuştu... İnanın ilk defa duyuyorum ses tonunu... Esra ve Necile Hanım sarılmışlardı. Ağlıyordu ikisi de. Esra onun ellerini, yanaklarını öpüyor, saçlarını okşuyordu: - Annem, bitti annem, her şey bitti annem. Ben geldim. Seni bırakmayacağım, beni affet annem, bağışla beni annem, bir tanem... Necile Hanım usulca kaldırdı elini kızının saçlarını okşadı. Esra fırladı diz çöküğü yerden. Zuhal Hanımın kucağındaki bebeğini getirip uzattı annesine: - Bak annem... Bu senin torunun... Üçümüz çok mutlu olacağız anne. Çok konuşacak şeyimiz var annem. Çok konuşacağız, çok ağlayacağız çok güleceğiz... Necile Hanım ağlıyordu. Kırış kırış olmuş yanaklarına inci taneleri gibi dökülüyordu yaşlar. Kızına sevgiyle baktı. Hayat, beklenmedik sürprizlerle doluydu... - Haydi annem, seni götüreceğim buradan... > DEVAMI YARIN