Cahit Arkan on yıl önce sigortadan emekli olmuş, ama iki çocuk okuttuğu için ve hâlâ kirada oturduğu için emekli olduktan sonra da çalışmaya devam etmişti. Bir inşaat şirketinde veznedar olarak çalışıyordu. Emekli maaşı ve şirketten aldığı maaşla ailesini geçindirmeye çalışıyor, iki evladına iyi bir gelecek sağlayabilmek amacıyla didiniyordu. Tam bir aile babasıydı Cahit Bey. Altmış yaşını doldurmuştu iki ay önce. Aslen Aydınlıydı. Liseye kadar okumuş, aniden babasını kaybedince ailesinin sorumluluğu üzerine binmiş ve tahsiline devam etmek yerine çalışmaya başlamıştı. Bir kız kardeşi vardı. Annesi ve kardeşine bakabilmek için babasının bıraktığı yerden devam etmek zorundaydı. Yirmi beş sene bir fabrikada görev yapmıştı işçi olarak. Bu arada kız kardeşini evlendirmiş, annesi vefat etmeden iki sene önce de kendisi evlenmişti. Eşi Necile Hanım da kendisi gibi mütevazı bir ailenin kızıydı. Hayat savaşı Cahit Beyin, zamanından daha geç bir zamanda evlenmesine sebep olmuştu. Ama seçtiği eşle birlikte mazbut, kendi halinde hayatını sürdürmüştü. Bu evlilikten iki evlat sahibi olmuştu. Oğlu Hakan ve kızı Esra onları hiç üzmemişlerdi. Emekli olduktan sonra çocuklarının daha rahat okumalarını sağlamak için İstanbul'a göçmüşler, Aydın'daki derme çatma evlerini satıp bu büyük şehre yerleşmişlerdi. Sattıkları evden ellerinde kalan para koca İstanbul'da bir ev sahibi olmalarına fırsat tanımamış, kirada oturmaya başlamışlardı. Cahit Bey burada bulduğu veznedarlık işinden kazandığı parayla evinin geçimini sağlıyor, emekli maaşıyla da kira ve diğer ev giderlerini karşılayabiliyordu. Hakan'ı okutmuş, kızının ise tahsiline devam etmesi için altmış yaşına rağmen hâlâ çalışmaya devam ediyordu. Necile Hanım'ın çevresine dikiş dikerek kazandığı üç beş kuruş da açıktan gelen bir gelir olarak aile bütçesine katkıda bulunuyordu. Kızları Esra bu sene kazanmıştı üniversiteyi. Öğretmen olacaktı. Hakan'ın çalışmasıyla da biraz daha ferahlamışlardı. Beş sene önce hayattaki tek yakını olan kız kardeşini de amansız bir hastalıktan sonra yitirmişti Cahit Bey. Orta boylu, tıpkı oğlu gibi geniş alınlı, ela gözlü bir adamdı. Hayatını ailesine adamış bir baba olarak mücadele etmeye devam ediyordu. Mutlu bir evliliği olmuştu. Necile Hanım da Aydınlı bir esnafın kızıydı. Görücü usulüyle evlenmişler, uyumlu, huzurlu bir evlilik sürdürmüşlerdi. Maddi imkânlar açısından kısıtlı bir hayat sürmelerine rağmen her zaman şükretmesini bilmişler, hayattaki tek amaçlarının evlatlarının huzurlu, rahat hayat sürmesi olduğu konusunda birleşmişlerdi. Necile Hanımın da kimsesi kalmamıştı. Birkaç uzak akrabadan başka tüm yakınlarını kısa aralıklarla kaybetmişti. Artık tek gayeleri çocuklarına doğru bir evlilik yaptırabilmek ve onların mutluluğuyla mutlu olmaktı. Cahit Bey cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı açtı. Kapının gürültüsünü duyan Necile Hanım ellerini kurulayarak mutfaktan çıktı. Evlilikleri boyunca kocasını hep kapıda gülen bir yüzle karşılamıştı. - Hoş geldin Cahit Bey... - Hoş bulduk Necile... Havalar bayağı ısındı. Terledim bugün paltoyla... Gülümsedi kadın: - Bahar geldi artık... Allah'a şükür bu sene de ısındık, sıcacık geçirdik kışı. Seneye Allah kerim... Cahit Bey terliklerini giydi: - Çocuklar gelmedi mi daha? Başını kaldırdı kadın "hayır" anlamında. Karı koca oturma odasına geçtiler birlikte... > DEVAMI YARIN