Marketin kapısında elindeki fileleri bırakıp azıcık soluklanmaya çalıştı Hatice. Bu sırada arkasından yaklaşan gölgeyi fark ederek hızla döndü: - Arzu, yavrum benim! - Hatice Teyze, nasılsın? Alışverişe mi çıktın? Başını salladı yaşlı kadın. Sevgiyle bakıyordu genç kadının yüzüne: - Yiyecek içecek derdi be kızım. Nasıl küçük Ömer'im? Kadim Efendi? Arzu gülümsedi: - İyiler çok şükür. Ben de yeni taşındım. Evi değiştirdim. Babamın eski evini sattık, yeni bir eve girdim bu semtte. Eşten dosttan tamamladık işte. Daha büyük, daha kullanışlı. Orası bebek için biraz sağlıksızdı. Onunla uğraşıyordum. İyiyiz Allah'a şükür. Hatice hayranlıkla baktı genç kadına: - Benim akıllı kızım... Hayat nasıl bir şey böyle Arzu? Biliyor musun Arif Sıtkı Bey ve Müberra Hanımın başına geleni? Benim yanımdalar altı aydır. Nermin onlara çok fenalık etti. Arzu şaşkınlık ve hayretle baktı yaşlı kadına. Merakla sordu: - Ne oldu? Hatice Hanım etrafına bakındı, az ileride bir bank vardı: - Gel şuraya otur iki dakika da anlatayım. Birlikte yürüdüler banka doğru. Hatice bütün olanı biteni anlattı tek tek. Arzu kulaklarına inanamıyordu. Söyleyecek söz bulamamıştı: - Yani şimdi, açıkta kaldılar öyle mi? - Hem de beş parasız. Müberra Hanım çok kötü zaten. Anlamsız bakıyor, hiç konuşmuyor, bazen saçmalıyor. Arif Beyin sıhhati de iyi değil. Belli etmiyor ama fark ediyorum. Beni de yeğenlerim çağırıyor memlekete. Oraya yerleşmeyi düşünüyordum ama bu şartlarda onları bırakıp gidemem. Bana çok iyilikleri var, bunu yapamam onlara. Arzu dudaklarını ısırdı: - Sen bakıyorsun ha şimdi Hatice Teyze? Başını salladı yaşlı kadın: - Ben bakıyorum yavrum. Sokağa mı atayım? İki garip yaşlı insan... Arzu yutkundu. Hiçbir şey söylemedi. Neden sonra: - Geç oldu teyzem, gel seni bırakayım evine. Küçük bir araba aldım ben. Yaşlı kadını arabasına alıp kapısının önüne kadar götürdü. Hatice arabadan inerken yutkundu: - Gel bir kahve yapayım diyeceğim ama... Gülümsedi Arzu: - Başka zaman Hatice Teyze, geç kalmayayım. Alacağım olsun... DEVAMI YARIN