Hastane oldukça kalabalıktı. Coşkun beyaz önlüğünü savurarak serviste koşar adımlarla ilerliyordu. Biraz önce bölüm başkanı alt kattaki konferans salonunda bir toplantı olduğunu haber vermişti. Mutlaka katılması gerekiyordu. Servisteki bazı işlerini bitirdikten sonra salona inecekti. Yine öğle yemeği yeme fırsatı olmayacaktı. Hemen kontrol etmesi gereken hastaları kontrol etti. Hemşirelere gereken direktifleri verdi ve odasına gidip önlüğünü değiştirdi... Bir ay önce ihtisas imtihanını kazanmıştı. Nöroşirurji ihtisası yapıyordu. Ana Bilim Dalı Başkanı Vedat Yenice, Coşkun için "bugüne kadar yetiştirdiğim ender talebelerden biri" diye bahsediyordu. Altı sene göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Coşkun, Tıp Fakültesini hiç sene kaybetmeden derece ile bitirmişti. Son derece başarılıydı. Hocalarının göz bebeğiydi. İhtisas için bölüm seçmek istediği zaman bütün bölümlerin hocaları âdeta yarışmışlardı bu genç doktoru kendi dallarına yönlendirmek için. Ama o en zoru seçmiş, iyi bir beyin cerrahı olmak istediğini söyleyerek nöroşirurjiyi istemişti. Girdiği imtihandan da çok yüksek bir puan almıştı... Tahsil hayatı boyunca her hafta sonu veya boş olduğu günlerde Salihli'ye gitmiş, boş günlerini anne ve babasıyla geçirmişti. Yahya ve Müşerref Hanım da iyice yaşlanmışlardı artık. Coşkun bir an önce hayata atılıp onlara bu yaşlılık günlerinde rahat bir hayat yaşatabilmek için çabalıyordu. Müşerref Hanımın özenerek yıkadığı bembeyaz önlüklerinden birini giydi. Not defterini aldı ve koşar adımlarla alt kata indi. Konferansı İstanbul'dan gelen nöroşirurji dalındaki duayen doktorlardan biri olan Profesör Mithat Akyayla veriyordu. Salona girdiği zaman bölüm başkanı Vedat Beyin yanındaki kısa boylu, tıknaz, seyrek saçlı adamı görünce hemen tanıdı. Resimlerini görmüştü çeşitli tıp dergilerinde. Vedat Bey onun salona girdiğini görünce elini kaldırıp seslendi: - Coşkun, gel buraya... Hemen iki adamın yanına doğru yöneldi. Vedat Bey gülümsedi tıknaz, kısa boylu adama: - Hocam, işte size bahsettiğim genç. Coşkun Ünal. Benim asistanım şimdi. Ama dikkatli tutun bu ismi hafızanızda. İleride hepimizin pabucunu dama atacak bu çocuk. Mithat Akyayla gözlerini kısarak baktı genç adama: - Memnun oldum doktor. Sizin adınızı Vedat'tan çok işittim. Coşkun gururunun okşandığını hissederek kibarca elini uzattı: - Çok teşekkürler hocam, sizinle tanışmak benim için bulunmaz bir şeref. Hoş geldiniz üniversitemize. Sizi ağırlamaktan onur duyacağız. Gülümsedi Mithat Akyayla. Sevmişti bu kibar ve zekice bakan genci. Bu sırada görevli gelip yaşlı Profesöre eğildi: - Hocam, buyurun, her şey hazır. Sizi bekliyoruz. Mithat Bey, Coşkun'a gülümseyerek kürsüye doğru yürüdü...