Esra bu ikinci şoku daha zor atlattı. Hafif bir baygınlık geçirmişti. Cezaevi doktoru geldi koşarak ve gereken müdahaleyi yaptılar genç kadına. Üst üste aldığı bu felaket haberleri sonunda çok sarsılmıştı genç kadın. Ayakta durmakta zorluk çekiyordu. Annesinin hangi hastanede yattığını güçlükle öğrendiler. Necile Hanımın doktoru olayı haber vermek için cezaevi müdürünü aradığı zaman söylemişti hangi hastane olduğunu. Müdür bey hafızasını epeyce zorlayarak hatırladı her şeyi. - Esra Hanım, dinlenmeniz lazım, çok sarsıldınız. Biraz dinlenin lütfen... - Asla.. Hemen gidip annemi bulacağım. Ah babacığım, canım babacığım... Cezaevinden çıktığı zaman ayakları yere basmıyor gibiydi. Ağlamak istiyor ama boğazına çöreklenmiş bir yılan gibi oturan yumruk buna izin vermiyordu. Güçlükle bir taksi çevirdi ve Müdür Beyden aldığı hastanenin ismini söyledi. Umutları kaybolmuştu. Korkunç bir suçluluk duygusu içinde kendi kendini yargılıyor, taksinin dikiz aynasında görünen aksinden nefret ediyordu. Babasının ölümünü kabullenemiyor, yaşlı adamı hatırlamaya çalışıyordu. Silinmişti Cahit Beyin yüzü kızının beyninden. Bu yüzden de azap çekiyordu Esra. Taksi şoförünün sesiyle kendine geldi: - Burası abla... - Tamam kardeşim, al paranı. Taksiden inip koşar adımlarla içeriye girdi. Müracaata gidip derdini anlattı: Annesini arıyordu. Yaklaşık üç hafta önce kadar getirilmişti. Yüksek tansiyondan felç gelmişti.... Müracaattaki görevli bütün bunların onun için hiç de önemli olmadığını belli edercesine lakayt bir tavırla telefonu aldı. Sonra konuşmaya başladı: - Nevin Hemşire? Ben Murat, nasılsın? Yahu özletiyorsun kendini, bir çayını içemedik daha... Nasıl? Hah... Hah...hah...hah... Haklısın, haklısın... Yahu bir şey soracağım. Necile Arkan diye bir hasta geldi mi sizin servise? Felç geçirmiş... Üç hafta falan oluyormuş.... Evet... Evet... Kızıymış, burada bir hanım onu soruyor... Taburcu mu oldu? Haaa, anladım... Sağ olasın, bak çay sözünü unutma... Telefonu kapatıp Esra'ya döndü: - Taburcu olmuş beş gün önce... Esra hayretle baktı: - Taburcu mu olmuş, kardeşim ayakları tutmayan bir insan nasıl taburcu olur, kim götürmüş, nereye gitmiş? Adam suratını buruşturdu: - Ben ne bileyim kardeşim, gelip biri götürmüştür. Taburcu olmuş işte, kimin alıp gittiğini biz ne bilelim. İşi biten hastanın hayatını takip etmiyoruz biz. Esra şaşkın bir şekilde etrafına bakındı. Dudaklarını ısırdı: - Ben çıkıp konuşabilir miyim Nevin hemşire dediğin kimseyle, belki onlar görmüşlerdir. Ne olur kardeşim, yardımcı ol bana... Adam kızgın bir şekilde baktı genç kadına. Sonra başını çevirdi: - İyi, çık... Dördüncü kat. Esra teşekkür ederek koşmaya başladı. Asansör beklemeden merdivenlere atıldı. Yıldırım hızıyla çıkıyordu. > DEVAMI YARIN