Kazım'ı yolladıktan sonra sevinçli bir tavırla dükkânını kapadı. Daha akşam bile olmamıştı ama bu haberi karısına vermek için acele ediyordu. Emin Bey orta boylu, şişman sayılabilecek bir adamdı. Birbirine çok yakınmış gibi duran gözleri kahverengi ve küçüktü. Yüzü her daim kırmızıydı. Birkaç sene önce tansiyon problemi yaşamaya başlamıştı. Bunun nedeninin çok yemek olduğunu doktorlar defalarca söylemişlerdi ama işine gelmiyordu anlamak. Evden içeriye girdiği zaman karısının salonda televizyon seyrettiğini gördü. - Leman, sana iyi haberlerim var... Leman Hanım gözlerini ekrandan ayırmadan cevap verdi: - Hayırdır inşallah, erken geldiğine göre... Emin sık soluklarla oturdu koltuklardan birine. Evleri oldukça genişti. Salon apartmanın bütün cephesini kaplıyordu. İçinde oldukça gösterişli, yaldız kenarlıklı, kırmızı sarı çiçekle kaplı bir koltuk takımı, büyük bir konsol ve yemek odası takımı vardı. Perdeler kadifeydi. - Uğur'a bir kız buldum. Nusralan Köyünden. On sekiz yaşında, tam aradığımız gibi. Leman Hanım konunun ne olduğunu anlayınca çevirdi gözlerini kocasına doğru: - Kim buldu? - Kazım... Bilirsin Kazım'ı. Bir içim suymuş kız. Hiç gün görmemiş. Bence hiç uzatmayalım, gidip görelim kızı. Allah'ın emriyle isteriz. Nerede oğlan? Haber var mı? Leman Hanım içini çekti: - Laf anlatamadım yine. Bugün öğlende para aldı benden gitti İstanbul'a. Yine o kadının peşinden gitti eminim. Bütün gün baş ağrısından öldüm... Emin Bey yüzünü buruşturdu: - Anlaşıldı, ince eleyip sık dokumanın faydası yok artık. Bir an önce bitirelim şu işi. Ben yarın Kazım'ı arayıp yarından sonra gideceğimizi söyleyeceğim. Başka çaremiz kalmadı. Leman Hanım ortaya yakın boylu, boyalı sarı saçlı, yuvarlak yüzlü bir kadındı. Büyük oğlunun hayatına müdahale ettiği için onun kendilerinden uzaklaşmasını bir türlü kabullenememiş, bütün suçu Alman gelininde bulmuştu. Bu hadiseden sonra bütün düşkünlüğü Uğur'a yönelmiş, onun üzerine düşmeye başlamıştı. Duyduğu haber biraz burulmasına neden olmuştu sanki: - Hemen aceleyle kim olduğunu, huyunu, suyunu bilmeden atılmayalım üzerine. Emin Bey kaşlarını çattı: - Yahu, sen ne biçim kadınsın? Oğlan elden gidiyor, sen hâlâ ince eleyip sık dokumaya uğraşıyorsun. Ben de yaşadım gençliği, ne olduğunu bilirim. Bunun tek çaresi bu oğlanı evlendirmek. O zaman kopar bu kadından. Vakit geçiyor Leman Hanım, büyük oğlan gibi bunu da kaybedeceğiz yoksa... Leman Hanım irkildi: - Allah korusun Emin, o ne biçim laf? - O zaman aklını başına topla... Yarından sonra gidip görelim kızı. Leman Hanım ses çıkartmadı. Kocasının haklı olduğunu düşünüyordu... > DEVAMI YARIN