Nermin elindeki biletleri özenle çantasına koydu. Ev halkına hiçbir şey belli etmemek için büyük çaba sarf ediyordu. Valizleri hazırdı. Babasına ve annesine oğluyla birlikte kısa bir tatil yapacağını söylemişti. Bunaldığını, biraz dinlenmeye, kafasını dinlemeye ihtiyacı olduğunu, bu yüzden Uludağ için rezervasyon yaptırdığını iletmişti. Arif Sıtkı Bey her zaman olduğu gibi yorum yapmamıştı. Hiçbir şeyine karışmıyordu kızının. Sadece: - Bankadan biraz para çekip bırakırsan iyi olur... Demişti. Nermin kimseyi şüphelendirmemek için belli bir miktar nakiti masanın üzerine koymuştu. Müberra Hanım ise oğlunun ölümünden sonra hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. Onun dünyası bitmişti. Yaşamakla yaşamamak arasında bir fark yoktu artık. Her gün ağlıyor, pişmanlıklarının pençesinde âdeta kavruluyordu. Durmadan; - Torunumu görmek istiyorum ben, Ömer'imin yavrusunu görmek istiyorum, diye söylenip duruyordu. Arif Bey ise Arzu'nun karşısına çıkacak cesareti gösteremiyor, belki de duymak istemediği bir söz duymaktan, karşılaşmak istemediği bir şeyle karşılaşmaktan korkuyor ve kaçıyordu. Nermin sabah erken kalkarak hazırlanmıştı. Konağın satışının üzerinden geçen zaman iki gün sonra bir ayını dolduracaktı ve bu nedenle bir an evvel buradan gitmesi gerekiyordu. Pasaportlarını hazırlamış, İsviçre'de yeri ayrılmıştı. Gittiği yerden kimsenin haberi olmayacaktı. Karaman ailesinin bütün varlığını alarak gidiyordu. Zaten arkasına dönüp bakacak bir insan da değildi. Çağırılan taksiye valizler taşındıktan sonra salonda oturan anne ve babasının yanına geldi: - Biz gidiyoruz. Gidince ararız. Merak etmeyin olur mu? diyerek vedalaştı. Arif Sıtkı Bey torununa sarıldı: - Haydi bakalım, güzel eğlen, dikkat et, kayak yaparken düşme sakın... Üşüme de... Gelince bana neler gördüğünü ne yaptığını anlatırsın. Bunları sinsi bir gülüşle dinliyordu Nermin. Taksiye bindiği zaman dönüp bir kez daha baktı arkasına. Temelli gidişi onu üzmüyordu bile. Sadece heyecanı vardı. İki gün önce arabasını da satmış, onun parasını nakit olarak yanına almıştı. Arif Beyin elinde sadece bindiği araba kalmıştı. Bütün malı, mülkü ve bankadaki parası kızıyla birlikte buhar olup gidiyordu. Yaşlı adamın hiçbir şeyden haberinin olmaması, bütün bunlara ihtimal dahi vermemesi onun bütün olanları öğrendiği zaman yaşayacağı şokun büyüklüğünü anlatabiliyordu. Taksi konağın bahçesinden çıkar çıkmaz Nermin şoföre eğildi: - Havalimanına gidiyoruz. Biraz acele lütfen... İki saat sonra ise büyük bir kuş gibi yükselen uçak Nermin'i memleketinden, ailesinden uzaklara, kendi tercih ettiği hayata doğru havalandırmıştı bile. Koltuğunda memnun bir şekilde yaslanmış, bundan sonraki hayatının planlarını yapıyordu kafasında... > DEVAMI YARIN