"Hemen hastaneye yatırmamız lâzım!.."

A -
A +

Doktor Ferit Yılmaz çocuk gibi onun söylediklerini yapmaya hazırdı. Kendi başına düşünemiyor, karar veremiyordu. Hemen fırladılar. Sekreter Aslı fevkalade bir şeyler olduğunu sezmiş, şaşkın gözlerle alelacele giyinen doktoru izliyordu. Öğleden sonra hasta randevuları vardı, bunları hatırlatmak istediğinde: - Hepsini iptal et Aslı, bütün hastalara haber ver, kimseye bakmayacağım bugün..dedi Ferit bey. *** Haldun Demir kan hastalıkları konusunda uzman bir doktordu. Dünyadaki bütün hematoloji kongrelerine katılıyor, uluslararası seminerlerde yer alıyordu. Bu konuda yazdığı birçok eser, çeşitli üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyordu. Doktorasını yapmış, üç yıl önce de profesör olmuştu. Elindeki tahlillere bir kez daha dikkatle baktı. İnce çerçeveli metal gözlüğünü çıkarttı incelemesi bitince. Kemal beye döndü: - Maalesef Ferit, maalesef arkadaşım... Oğlumuzu hemen hastaheneye yatırmamız lazım. Elimizden geleni yapacağımızdan emin olabilirsin. Kemal'in yaptığı tahlillere güveniyorum ama her şey burada baştan yapılacak. En ince ayrıntısına kadar incelenecek.. Bilirsin bu işleri. Elimizden geleni yapacağız. Ferit bey birkaç saat içinde ihtiyarlamış gibiydi. Ağlamaktan gözleri şişmiş, yüzü pençe pençe kızarmıştı. - Bir ümit olur mu Haldun? Bir ümit verebilir misin bana? Haldun Demir dudaklarını ısırdı: - Allah'tan ümit kesilmez Ferit. Sakın kendini koyverme. Yalnız hemen, hemen delikanlının hastahaneye yatması gerekiyor, biliyorsun zaman çok önemli. Durdu. Telefonuna doğru uzandı: - Ben şimdi gereken yatağı ayarlayacağım, kendi kontenjanımdan özel odayı hazırlatacağım. Karşılık beklemeden numaraları tuşladı: - Hasan bey, ben doktor Haldun. Yarın bir hastam yatacak, kontejanımdaki özel odayı hazırlayın, hasta yakınımdır. Gereken evrakları hazır edin. Telefonu kapattıktan sonra arkadaşına döndü: - Belki imkansız gibi gelir sana ama inan ki, iyileşen hastalar yok değil. İsyan etmemek, Allah'tan ümit kesmemek lazım. Şimdi sen metanetli olmalısın, eşine, oğluna sen teselli vereceksin. Biraz toparlan...Yarın saat sabah dokuzda burada olun. Doğru benim odama gelin. Gereken her şeyi buradan yaptırırız. İki adam kalktılar. Yapacak bir şey yoktu. Haldun bey onları kapıya kadar geçirdi. Teselli sözcüklerinin kâr etmediğini bile bile bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Karşısındaki insan da doktor olunca teselli amaçlı söylenen sözlerin pek fazla bir anlamı olmadığının farkındaydı ama diyecek başka bir şey bulamıyordu. Dışarıda güneşli ama serin bir hava vardı. Doktor Kemal bey arkadaşının sırtına elini koydu: - Seninle eve gelmemi ister misin? Ferit Yılmaz yutkunarak başını salladı. Konuşamıyordu. Konuşursa dudaklarından sözler yerine hıçkırıklar dökülecekti sanki. Sık sık nefes alıyordu. Bakışları boş, sabit ve uzaklardaydı. Kilitlenmişti bir anda. - Arabayı ben kullanayım Ferit. Hanıma haber vereyim diyorum. Nevin'e yardımcı olur, ister misin? DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.