"Hep tek başına olmak isterdin!"

A -
A +

Avukat Fikret Tokoğlu sekreterinin bir ziyaretçisi olduğunu söylemesi üzerine ayağa kalkıp ofisinin kapısına doğru yürüdü. Kapı açılıp da karşısında Onur'u görünce tok sesiyle bağırdı sevinçle: - Vaaay, kim gelmiş! Yahu nereden çıktın sen? Onur, nasıl özledim seni bilsen, daha geçen gün arkadaşlarla senden bahsettik. Neye borçluyuz bu ziyareti? İki arkadaş hasretle sarıldılar birbirlerine. Onur etrafına bakındı: - Vay canına! Sen işi ilerletmişsin bayağı Fikret, ne güzel yer burası? Fikret uzun boylu, iri yapılı, kumral bir genç adamdı. Gülümsedi: - Oğlum benim avantajım babam. Babamın avukat oluşu ve çok tanınmış oluşunun ekmeğini yiyorum. Onun yanındayım. Burası hukuk bürosu. Babamın başkanlığında beş avukat çalışıyoruz burada. Ben de yardımcısıyım babamın. Onur başını salladı: - Adnan Tokoğlu'nu kim tanımaz ki... Haklısın, babanın tanınmış bir avukat olması işleri değiştiriyor. Hayırlısı olsun, ne diyelim... Fikret masasına geçti ve öne doğru eğildi: - Senin de Ahmet Fazıl Ergin'in hukuk danışmanı olduğunu duydum. Onur "evet" anlamında başını salladı: - Rahatım iyi. Şartlar güzel. Şimdilik sadece Fazıl Beyin hukuk işleriyle meşgulüm. Biz de bir grup olarak çalışıyoruz. Tecrübe oluyor benim için. Ama ileride ayrılıp müstakil olarak kendi büromu kuracağım inşallah. Fikret gülümsedi: - Gel buraya beraber yapalım bir şeyler... Onur arkasına yaslandı: - Oğlum sen düzenini kurmuşsun. Yarından sonra buranın başkanı sen olacaksın. Bu inkâr edilemez bir gerçek, ben kendi başıma çalışmak istiyorum. Fikret bir kahkaha attı: - Hep böyleydin sen yahu, okulda da aynı şeyi yapardın. Hep tek başına olmak isterdin. Onur da gülmeye başlamıştı. O sırada sekreter kız kahvelerini getirdi. Fikret bir yudum aldı kahvesinden ve merakla sordu: - Eee, hangi rüzgâr attı seni buraya bakalım? - İğneyle kuyu kazmak gibi bir şey. Bir adam arıyorum Fikret. Adı Cevat Ersan. Bu adam Milli Eğitim Bakanlığının bir mensubu. Okullarda hademelik yapıyormuş ama kadrolu bir eleman. İzmir'e taşınmış yirmi beş yıl önce. Bu adamı bulmam lazım. Fikret gözlerini kıstı: - Hayırdır hocam? Ne alıp veremediğin var bu adamla? Onur yutkundu. Kimseye asıl konuyu açıklamama kararı almıştı kendi kendine: - Özel bir iş Fikret. Bana sorma ne olduğunu, söyleyemem. Bu adama nasıl ulaşacağım bilemiyorum. Fikret durgunlaştı. Düşünceli hali kaşlarının çatılmasından belli oluyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.