Münevver Hanım yemeğin altını kısıp dantelini aldı. Pencerenin önündeki sedire bağdaş kurarak oturdu. Hem dantelini işliyor hem de sokağı kolluyordu. Akşam üzerine doğru gitmişti kamyon Cemile Hanımların kapısından. Suzan bir ara gelmişti. Haber vermişti olanları. Avukat yanlarında olduğu için vedalaşamamıştı Cemile Hanım. Kimseyle görüştüğünün bilinmesini istemiyordu. Suzan söz vermişti Münevver Hanıma. Mutlaka adresi ulaştıracaktı kendisine. Münevver Hanım ağlamaklı uğurlamıştı bakıcı kadını: - İyi bak Cemile Hanıma Suzan! Sana emanet kızım... - Merak etme Münevver Teyze, ben hep yanında olacağım. Dikkatli olmamız lazım ama sen hiç endişelenme, ben hallederim. Münevver Hanım "akıllı kız, becerir" diye geçirdi içinden. Üzülmüştü Cemile Hanımdan ayrılacağı için. İçini çekerek boşalan daireye baktı. Yan taraftan görünüyordu daire. Onun hikayesini öğrendiği zaman kulaklarına inanamamıştı. Bir insanın bu kadar acımasız olabileceğine akıl erdiremiyordu. Oysa kendisi hayatı boyunca iyilik yapmak için uğraşmıştı. Öğretmenliği sırasında talebelerine hep iyi insan, dürüst insan, ahlaklı ve güvenilir insanlığın faziletlerini öğretmek için çabalamıştı. Bir anneyi evladına hasret bırakmak kadar kötülük yapılabilir miydi? İçini çekti. Ozan'ı düşündü. Onun yüreğindeki sevda da endişelendiriyordu Münevver Hanımı. Kapılmıştı Ozan. Bunu gözlerinden anlıyordu oğlunun. Çocuğunu iyi tanırdı. Sevdiği kızın iyi birisi olduğundan emindi. Ozan aklı başında, seçici ve dürüst bir çocuktu. Onun beğendiği insan mutlaka iyi bir insandı ama kızın ailesiyle kendileri arasındaki sosyal uçurumun evladını mutsuz etmesinden korkuyordu. Bazen kendi kendine abarttığını düşündüğü oluyordu. Ama bir annenin önsezileri göz ardı edilemezdi. Duvardaki saate baktı yan gözle. Birazdan gelirdi Ozan. Besmeleyle kalktı yerinden. Sofrayı hazırladı. Yaprak sarması yapmıştı. Tencerenin altını yaktı, kısık ateşe getirdi. Ekmeği masaya koydu. O sırada kapı çalındı. Telaşla o tarafa yöneldi. Gelen Ozan'dı: - Hoş geldin aslanım benim... - Hoş bulduk anne... Ozan yanağından öptü annesini. Münevver Hanım garip bir huzursuzluk duydu. Oğluna dikkatle baktı: - İyi misin oğlum? Canın sıkkın gibi. Ozan irkildi: - Yok anne bir şeyim, yorgunum sadece. Gayet iyiyim. - Zeynep kızım nasıl? - İyidir anne. Çok selam söyledi, ellerinden öpüyor. Münevver Hanım gülümsedi: - Sağ olsun. Haydi yavrum elini yüzünü yıka, yemek hazır, sarma yaptım sana. Ozan üzerini değiştirdikten sonra sofraya geldi. Keyifle oturdu masaya. Oldum olası çok severdi yaprak sarmasını. Münevver Hanım servisi yaparken anlattı Cemile Hanımın gidişini. - Çok üzüldüm Ozan, zavallı kadın, neler yaşamış bir bilsen... Ozan derin bir nefes aldı: - Neler yaşadığını bilmiyorum ama çevremizdeki her insanın bir hikayesi var anne. Allah yardımcıları olsun... > DEVAMI YARIN