Her şeyden önce hayalleri yıkılmıştı -71-

A -
A +

Meral hayretler içindeydi. Şaşkın bir şekilde güldü; - Ama Tarık... Anlayamıyorum. Ne var bunda? Onlar da bizim gibi insan, sadece bir iki soru sordum o kadar. Genç adam asabi bir şekilde kalktı ayağa; - Soramazsın... Bir kalite farkı vardır, bir sosyal tabaka vardır. Eğer hizmetçilerle konuşmak istiyorsan sen de gider hizmetçi olursun, istediğin gibi konuşursun o zaman... Ama şimdi mademki benim karımsın, haddini, konumu bilmek zorundasın. Başka konuşacak bir şey yok. Korkunç bir sarsıntı geçirmişti Meral. Duyduklarına inanamıyor, böyle bir düşüncenin var olabileceğini dahi aklına getirmiyordu. Çaresiz başını salladı: - Peki Tarık, madem burada adet bu, öyle yaparım... Yalnız... Kapıdan çıkmak üzereyken döndü genç adam: - Ne yalnız, gene ne var? Bu tarz bir cevap Meral'i ürkütmüştü. Hiç bilmediği, beklemediği yüzüyle karşılaşıyordu kocasının. Yine de bütün gücünü toplayarak devam etti: - Evde oturmaktan bunaldım ben... Biraz çıksak... Birlikte dolaşsak...Çok sıkıldım... Gözlerini kısarak karısını baştan ayağa süzdü Tarık. Sonra sert bir sesle: - Bakıyorum çok çabuk sıkıldın... Otur evinde, bir yere çıkmak yok. Yoksa bu bunalımlar sende bir dert mi? Yoksa ben bilmeden ruh hastası biriyle mi evlendim? Ha? Meral duyduklarına inanamıyordu. Bir insanın birbirinden ayrı iki kişiliğinin olması son derece garip ve inanılmaz geliyordu. Gizleyemedi bu düşüncesini: - Tarık, seni tanıyamıyorum... neler söylüyorsun? - Pekala duydun ne söylediğimi... Ben üç gün gelmeyeceğim, bekleme. Arkadaşlarla Didim'e gideceğiz. Genç kadın başını çevirdi. Ağzına gelen şeyleri söylememek için kendini zor tutuyordu. Biliyordu ki birkaç kelime daha etse karşısındaki bu yabancı adam maksadını aşacak kadar kaba ve çirkin tavırlarıyla geri dönüşü olmayacak hadiselere sebep olabilirdi. Sesini çıkartmadı, yerinden kalkıp onun önünden geçerek odasına gitti. Evlendiği günden beri içini kemiren tedirginliğin nedenleri su yüzüne çıkmaya başlamıştı artık... *** O gün hiç odasından çıkmadı genç kadın. Evleneli üç büçük ayı geçmişti ve üç buçuk aydır evden dışarı adım atmamıştı. Anne ve babasının evine fırsat bulduğu zaman defalarca telefon etmiş, onların ısrarlı "Alo" seslerini dinledikten sonra konuşmadan kapatmıştı. Konuşmaya cesareti yoktu. Yaşadığı acının etkisiyle sağlıklı düşünemeyip geçirdiği depresyonlara yenik düşerek geri dönülmez bir adım atmış, ruhi fırtınanın şiddetinden rotasını şaşırmıştı. Şimdi yaşanan pişmanlıklarının geri getiremeyeceği kadar büyük şeyler kaybetmişti bu yanlışın sonunda. Herşeyden önce hayalleri yıkılmıştı. O gün akşam üzeri kapısı vurulduğu zaman kaldırdı yataktan başını. Bütün gün yatmıştı. Hafifçe seslendi: - Buyurun? DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.