"Her şeyin bir sınırı var Tarık"

A -
A +

Arzu yanındaki arkadaşına bir şeyler söyledikten sonra Tarık'ın masasına doğru ilerledi. Yüzünde her zamanki gibi o sevimli gülümsemesi ile: - N'aber arkadaşım? Derse girmedin mi? - Bırak dersi falan şimdi, Meral nerede? Genç kız iki elini yana açtı: - Ben de görmedim, bugün derste de yoktu. Herhalde gecikti, gelir birazdan. - Yok, evde de yoktu, ben gittim, bir saat kapıda ağaç gibi bekledim. Kimseler yoktu evde. Bir şey söylemedi mi sana? Arzu bir sandalye çekip masaya teklifsizce oturdu: - Tarık'cığım, inan sen benden daha çok görüyorsun Meral'i. Herhalde bir işi çıkmıştır. Bu kadar üzerine düşme, tanırım ben arkadaşımı, sıkılır bu kadar müdahaleden. Bunaltma kızı. Senden uzaklaşır. Ben dost olarak ikaz edeyim seni. Bak, ne kadar sinirlisin. Seni böyle görürse ters bir laf eder, sana hesap vermek zorunda mıyım falan der, kırılırsın. Tarık sessizce dinlemişti Arzu'yu. Haklı olabilirdi. Duygularını gizlemesini becermek zorundaydı. Bütün kızgınlığını, öfkesini içine gömerek derin bir nefes aldı: - Haklısın abarttım biraz. Teşekkürler söylediklerine. Arzu bir göz kırptı; - Sana karşı ilgisiz değil, hoşlanıyor ama herşeyin bir sınırı var. Mantıklı kızdır Meral. Düşünür, taşınır, karar verir. Duygularına çok fazla yenilmez. Onun için önemli olan mantıktır. Tarık bir sigara daha yaktı. Bunları öğrendiği için seviniyor, davranışlarını daha kontrol altına alması gerektiğini düşünüyordu. Arzu saatine baktı: - Aslında ben de merak ettim bu kızı. Dün gayet güzel ayrıldık, geleceğim, gelmeyeceğim diye bir şey söylemedi. Bir şey oldu herhalde. Allah Allah. Sen kapıyı çalmadın mı? Tarık "hayır" anlamında başını salladı. Meraklı ve tedirgin bakışlarını kapıya çevirdi genç kız: - İkinci derse mutlaka gelmesi lazım, biliyorsun adam yoklama yapıyor. Eğer o zamanda gelmezse telefon edelim. Huzursuz oldum şimdi... On dakika daha oturdular. Ders başlamak üzereydi. Meral gelmemiş, Arzu'nun yüz hatları gerilmişti. *** Doktor Haldun bey iki elinin parmaklarını birbirine kenetleyerek öne doğru eğildi. Nevin hanım ve doktor Ferit bey gergin yüz hatları ile adeta nefes bile almadan bekliyorlardı: - Tahliller yapılıyor. Çok itina ile yapılmasını istediğim için öyle çabucak alamayız sonucu. Akşamı bulur. Ben sadece belki bir ihtimal diye düşünerek yaptırıyorum bu tahlilleri, yoksa Kemal'in sonuçlarına güveniyorum. Yine de hastahaneye yattığı için burada baştan yapılması en azından iki defa kanıtlamış olur. Size pembe rüyalar gösterecek değilim, özellikle siz hanımefendi, bir annesiniz, biliyorum ama realiteyi göz ardı edemezsiniz. Maalesef beklediğimiz sonuçlar iç açıcı değil, biliyorsunuz. Size boş ümitler veremem. Ama bir şey isteyebilirim. Bu menfur hastalığın ne sebebi ne de tedavisi belli. Elimizden geleni, tıbbın bugüne kadar uyguladığı her şeyi yapacağız. Ama moralini yüksek tutmanın büyük yararı olacağına hep inanmışımdır. Siz oğlumuzun yanında kendinize, duygularınıza hakim olacaksınız. Serdar'ın yüksek moralli olması gerekli. Siz de yanında neşeli olacaksınız... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.