Selma üzüntüyle sarıldı genç kıza: - Tamam canım, geliyoruz. Haydi, siz isterseniz bizim arabaya gelin. Turgay Amcan da babanla gitsin. Turgay arabanın anahtarını karısına uzattı: - Al canım, sen kızlarla git, iyi düşündün... Arabalar peş peşe hareket etti. Yol boyunca her iki arabada da tek kelime konuşulmadı. Faruk Şahin'in son derece lüks villasının bahçe kapısı gıcırdayarak açılıp yine arka arkaya içeri girdikleri zaman güneş ferini kaybetmiş ve Marmara Denizinin açıklarında alçalmaya başlamıştı. İçeriye girdiler. Evdeki hizmetkar kız Fatma koşarak gelmişti. Acıyla baktı onların yüzüne, ne diyeceğini bilemiyordu. Usulca fısıldadı: - Allah taksiratını affetsin beyim. Allah size sabır versin. Faruk acı bir gülümseme ile cevap verdi: - Sağ ol Fatma.. Turgay Beyler bu gece buradalar. Bize yiyecek bir şeyler hazırlarsın değil mi? Çocukların karnını doyurmak lazım. Fatma atıldı heyecanla: - Siz merak etmeyin beyim, ben şimdi hallederim. Salona girdiler. Burası gerçekten çok özenle döşenmiş, son derece zevkli, uyumlu bir salondu. İnci en ufak bir ayrıntı için bile günlerce uğraşmış, o ince zevkini evinin döşenmesinde göstermişti. Faruk anahtarları masanın üzerine bırakıp kendini koltuklardan birine attı. Bir eliyle başını tuttu: - Başım çatlayacak gibi, nasıl zonkluyor... Selma hemen atıldı: - Fatma'ya söyleyeyim sana bir ada çayı yapsın Faruk. Rahatlarsın biraz. Bir de sakinleştirici alsan. Şu anda ihtiyacın var kardeşim. Faruk başını salladı: - İçeceğim Selma. Başka türlü olmayacak yoksa... Turgay karşısındaki koltuğa oturdu. Etrafına bakındı. Her tarafta İnci vardı. Onun elinin değmediği bir tek köşe dahi yoktu. Üzgün bir şekilde başını iki yana salladı: - Faruk, çocukları alıp bir tatile çıksan diyorum. Bir yerlere gitseniz... Genç adam gülümsedi acı bir şekilde: - Olmaz Turgay, şimdi kaçarsak bir daha hiç dönemeyiz. Buna alışmak zorundayız. Kabullenmek zorundayız. Uzaklaşmak çözüm değil. Selma başını salladı onaylayarak: - Doğru söylüyorsun Faruk, burada kalıp kabullenmek zorundasın. > DEVAMI YARIN