Herkes bu seyahat için heyecanlıydı!

Sibel arabasını park edip hızlı adımlarla bahçeden içeri girdiği zaman sofrada bulunan Serdar pencereden onun geldiğini görmüştü: - Seninki geliyor... Telaşa bak! Tatili duydu ya! Coşkun'la Serdar gülüştüler. Alev kaşlarını çattı onlara. Bu sırada kapıyı açmak için hareketlenmişti. Fırtına gibi daldı odaya Sibel: - Ne zaman gidiyoruz? Serdar biliyor musun, annenle baban için Datça önemlidir. Baban annene orada evlenme teklif etmişti. Coşkun sakin bir şekilde düzeltti: - İçmeler, Datça değil. Omuzlarını kaldırdı Sibel: Olsun, aynı bölge... Bir kahkaha patladı salonda. Alev bile katıla katıla güldü bu söze. Serdar yerinden kalktı Sibel'e döndü: - Mutlaka sen de geleceksin, sensiz gitmem bir yere canikom... Tatil fikrini herkes sevinçle kabullenmişti. Oracıkta karar verildi. Hafta sonu gelmeden çıkacaklardı yola. Coşkun sevgiyle baktı ailesine: - Yarın dekana bildireyim. Cuma günü sabah erkenden de yola çıkarız. Sibel heyecanlıydı: - Rezervasyon yaptırmayacak mıyız? Serdar atıldı: - Yaptırmayacağız. Öyle lüks yerlere gitmek istemiyorum. Salaş bir pansiyon olsun. Rahat ederiz. - O kadar da salaş yerlerde kalamayız ama canikom, bak şimdi, canım sıkıldı. Sen beni bilmiyor musun? Coşkun başını salladı: - Senin canikon sosyetedir oğlum, öğrenmedin mi daha? Beş yıldız, bilemedin dört yıldız. Sibel başını salladı: - Güzel hatırına üç yıldız da olur haydi... Kahkahalar yeniden patladı. Alev neskafeleri getirmişti bu arada. Coşkun ile Sibel aynı hastanede görev yapıyorlardı. Alev can arkadaşının en kötü günlerinde kendisine açtığı kucağı hiç unutmamıştı. O artık Coşkun-Alev Erkmen ailesinin bir ferdi halindeydi. Hâlâ evlenmemişti. Bekâr olmaktan, yalnız yaşamaktan mutlu olduğunu söylüyordu. O gece haritalar çıkarıldı, internet açıldı ve gidecekleri yerler tespit edilmeye başlandı. Herkes bu seyahat için heyecanlıydı. Cuma günü erkenden yola çıkmaya karar verilmişti... DEVAMI YARIN