Heyecan içinde bekliyordu haberi

A -
A +

Marangoz Samim Usta eliyle Ahmet'in sırtını sıvazladı: - Ne demek aslanım, sen bana baba yadigârısın, rahmetli Halit'i çok severdim ben, kendi kardeşim gibi, canım gibi. Az mesaimiz yoktur babanla. Tabii ki seve seve gelir isterim kızı sana. Tevfik ters adamdır, kendi doğrusundan başka doğru tanımaz dünyada, ama yine de ikna ederiz, merak etme sen. Ne zaman istersen hazırım oğlum. Ahmet ellerine sarıldı ustasının. İlkokuldan liseyi bitirene kadar Samim ustanın atölyesinde çalışmıştı yaz aylarında. Ona çıraklık etmişti. Şimdi ise kalfası olarak işe giriyordu bu atölyede. - Sağ ol ustam. Allah razı olsun... Samim usta gülümseyerek okşadı delikanlının başını. Birbirine birleşik gibi duran kalın kaşları, dudağının üzerindeki gür bıyığı ile sempatik bir görünüşü vardı. Oldukça uzun boylu ve yapılıydı. Bembeyaz olmuş saçları ensesinden biraz kıvrılmış, zeki bakan yeşil gözleri kaşlarının kalınlığı altında kaybolmuş gibiydi. - Sen bana haber ver gününü, ben Şerife teyzene de söylerim, anneciğini de alır gideriz efendi gibi. Ahmet memnundu bu gelişmeden. Heyecan içinde bekliyordu Elmas'ın babasından gelecek olan haberi. Artık bu girişimden sonra Tevfik Efendi kızını değil dışarıya yollamak, pencereden bile baktırmazdı. - Teşekkür ederim usta. Ben durumu bildiririm sana. - Haydi sen git şimdi, heyecanlısın, bir işe veremezsin kendini. Ama unutma, pazartesiden itibaren işe başlayacaksın artık. Bu kadar dinlenme yeter. Bak evlenmeye de kalkıyorsun, söyleyecek bir şeyimiz olsun gelinin ailesine... Git, işini gücünü hallet, kendini topla! diye gülümsedi Samim Usta. Elini cebine atıp hafifçe arkasını döndü. Cebinden çıkardığı paraların içinden iki tane banknot çekip Ahmet'in ceketinin cebine sokmaya çalıştı. Ahmet mahcup olmuştu: - Usta, yapma ne olur, şu an ihtiyaç yok ki... - Al şunu! Bağırtma beni bakayım, genç adamsın sen... Al şunu dedim. Çaresiz aldı Ahmet parayı. Atölyeden çıktığı zaman soğuk adeta ısırıyordu insanın yüzünü. Dün geceden beri hafif kar atıştırmaya başlamıştı artık. Ceketinin yakalarını kaldırıp yürümeye başladı. Kahvehanelere gitme, arkadaşlarıyla gezip eğlenme gibi alışkanlıkları hiç yoktu. Zaten babasını küçük yaşta kaybettiği için yaşıtlarından farklı bir hayat sürmüştü. Onlardan ayrı olarak farklı sorumluluklar yüklenmiş, anasına sahip çıkmaya çalışmıştı. Cadde boyunca yürüdü ve evlerinin bulunduğu sokağa saptı. İçinden her şeyin pürüzsüzce olup bitmesi için dua ediyordu. Hüveyda Hanım oğlunu her zamanki gibi güler yüzle karşıladı: - Aslanım gelmiş benim, yakışıklı oğlum gelmiş. - Bir haber var mı anne? Hüveyda Hanım ellerini iki yana açtı: - Yok yavrum, daha dün gittim biliyorsun, biraz sabırlı ol... - Sabredemiyorum anne. Bir an önce olup bitsin istiyorum. Hüveyda Hanım gülümsedi: - Olur oğlum, olur, merak etme sen. Her şeyin hayırlısı. Ahmet ceketini çıkartıp çiviye astı. Oturma odası sıcacıktı. Sedire yerleşti. Elini çenesine dayayıp pencereden dışarıya bakmaya başladı. Kar hafif hafif yağıyordu. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.