Heyecandan terliyordu!..

A -
A +

Hastane kalabalıktı. İstanbul'un en lüks semtinde büyük bir yapıydı. Yabancı sermaye ile kurulmuş olan hastanede hem en modern cihazlar, hem de branşında hepsi birer otorite olan doktorlar görev yapıyordu. Ahmet Nejat, pırıl pırıl mermer merdivenleri ikişer ikişer çıkıp üroloji servisindeki danışma bankosunun önüne geldi. Girişteki görevli bu servise gitmesini söylemişti. Bankonun arkasındaki sarışın ufak tefek, yeşil gözlü hemşire gülümseyerek baktı genç adamın yüzüne: - Buyurun beyefendi, nasıl yardımcı olabilirim? - Ben Faruk Bayraktar'ın refakatçisiyle görüşmek istiyordum... - Betül Hanımla mı? Yakını mısınız? Durakladı Ahmet Nejat, sonra ekledi: - Çok önemli hemşire hanım. Lütfen. Kendisi beni tanımaz... Hemşire tereddütle baktı genç adamın yüzüne, sonra telefona döndü ve ahizeyi kaldırdı. Numaraları tuşladıktan sonra beklemeye başladı. Birkaç saniye sonra yüzündeki ifade değişti: - Betül Hanım, serviste sizi görmek isteyen bir bey var... Sonra Ahmet Nejat'a döndü, beş metre kadar ilerideki bekleme salonunu gösterdi: - Orada bekleyin efendim, şimdi geliyor. Genç adam işaret edilen odaya girdi. Kırmızı renkli dörtlü, üçlü koltuklar vardı odada. Duvarlar krem rengiydi ve yerlerde sütlü kahve karolarla kaplanmıştı. Duvardaki iç açıcı bahar tabloları sıcacık bir hava veriyordu mekana. Köşelerde büyük saksılar içindeki canlı çiçekler odanın görüntüsünü güzelleştiriyordu. Hastanenin bahçesine bakıyordu pencereler. Ellerini cebine sokup beklemeye başladı. Heyecandan terliyordu. Az sonra Betül Bayraktar içeriye girdi. Solgun görünüyordu. Merakla ilerledi genç adam ve dikkatle baktı yüzüne: - Buyurun beyefendi, beni görmek istemişsiniz! Ahmet Nejat yutkundu ve: - Ben Ahmet Nejat Demircan. Beni tanımıyorsunuz hanımefendi. Ben gazetede okudum Faruk Beyin hastalığını. Eğer her şey uyumlu olursa böbreğimi vermek istiyorum... Betül şaşırmıştı. Tereddütle baktı genç adamın yüzüne: - Siz... ama... Çok teşekkür ederim beyefendi ama... Durakladı. Nedenini sormak istemiş ama bir anda vazgeçmişti. Ahmet Nejat zekice baktı kadının yüzüne. Anlamıştı onun içinden geçenleri: - Ama nedenini merak ediyorsunuz, değil mi hanımefendi... Betül çaresizce baktı onun yüzüne: -Evet, neden? - İnsanlık görevi diyelim... Bir hayat kurtarmanın keyfini yaşamak istiyorum diyelim... Betül kaşlarını kaldırdı: - Ya sonra, karşılığında? Ahmet Nejat gözlerini kapattı. İçinde bir sızı duymuştu bir anda. Dudaklarını ısırdı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.