Hiçbir masraftan kaçınmamışlardı

A -
A +

Naşide Hanım babası Hurşit Beyin isteği üzerine evlenmişti Şükrü Karahan'la. Orta okulu bitirdikten sonra okumak istememiş, evde oturmaya başlamıştı. Bir evin bir kızıydı. Varlıklı bir ailenin ferdi olduğu için damat adayları oldukça istekli bir şekilde sıradaydı. Hem alımlı bir genç kız olduğu için, hem de köklü bir ailenin kızı olması ortaya böyle bir manzara sergilemeye başlamıştı. Görücülerin biri gelip biri gidiyordu. Bu yüzden Naşide Hanımın anne ve babası oturup düşünmüşler, damat adayları içinden Şükrü Beyi seçmişlerdi. Naşide Hanım da onay vermişti bu seçime. Çünkü Şükrü Bey şimdi olduğu gibi gençliğinde de oldukça yakışıklı, aslan gibi bir delikanlıydı. Problemsiz, çok hareketli olmayan bir evlilik yaşamışlardı. Bir tek evlat sahibi olmuşlar, onun da üzerine titremişlerdi. Naşide Hanım kızı Betül'ün kendilerine haber vermeden, kendilerinin asla onaylamadığı ve onaylamayacağı birisiyle evlenmesini içine sindiremiyor, düşündükçe fenalık geçirecek gibi oluyor, nefesi daralıyordu. Bütün gece uyumamıştı. Sabah kocasını uğurlarken yalvarmıştı adeta: - Şükrü, ne olur kızımı bul bana! Onu geri getir bana ne olur! Uzun zamandır Betül'ün bir arkadaşı olduğunu biliyordu ama önemsememişti. Kızının kendisiyle çok fazla şey paylaşmadığını yeni yeni fark ediyordu. Onun çocukluğundan beri içine dönük bir kişiliği olduğunu biliyordu ama bu içe dönüklüğün yanı sıra ailesini hiçe sayacak cesarete de sahip olmasına hayret etmişti. Betül alışkanlıklarından çok kolay vazgeçemeyecek bir kızdı ve Naşide Hanım bunu da çok iyi bildiği için, şu anda seçtiği şartların bir süre sonra kızı üzerinde yapacağı etkiyi tahmin edebiliyor, onun bu düzeni sürdüremeyeceğini adı gibi biliyordu. Rahata alışkındı Betül. Bol para harcamaya, kafasına koyduğu şeyi yapmaya, istediğini almaya alışmıştı. Bu evliliğin bütün bunlardan mahrumiyet olduğunu anladığı zaman pişman olacaktı. Naşide Hanım içini çekti: - Bari erkenden fark etse.... Hizmetçi kız içeriye girip hanımına fısıldadı: - Kahvenizi buraya mı getireyim hanımefendi? Naşide Hanım daldığı düşüncelerden sıyrıldı bir anda. Önce boş bir şekilde baktı hizmetçiye, sonra toparlandı: - Kahve istemiyorum Pervin... Biraz uzanacağım. Beyefendiden başka arayan olursa uyuyor deyin. Beyefendi ararsa haber verin. Yerinden kalktı. Oturdukları ev yirmi yıllık bir evdi. Şükrü Bey kendi arzusuna göre bir malikane bulamadığı için boğaz manzaralı bir arsa alıp oturdukları villayı inşa ettirmişti. Bu nedenle her köşesinde hem Naşide Hanımın, hem de Şükrü Beyin zevki vardı. Hiçbir masraftan kaçınmamışlardı. Bu nedenle dergilerde, gazetelerde İstanbul'un en güzel sayılı evlerinden biri olarak yazılır, çizilirdi. Naşide Hanım bordo renkli, kalın tüylü halıyla kaplı merdivenleri ferfoje demirden yapılmış tırabzanlara tutunarak çıktı. Kızının odasının önüne geldiği zaman boğazında düğümlenen hıçkırığı özgür bıraktı. Gözlerinden sicim gibi yaşlar süzülüyordu. Hazmedemediği onun yokluğu, onun evlenişi değildi. Kabullenilemeyen onu böylesine seven, böylesine üzerine titreyen anne ve babasını hiçe sayıp sonu şimdiden belli olan bir hayata balıklama dalmasıydı. Her anne gibi evladının en iyiyi yaşamasını istediği içindi çırpınışları. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.