"Hoş geldin Hafize Ana!"

A -
A +

Saadet'in olumlu cevabı herkesi sevindirmişti. Yerinde duramayan Tülay'dı. Heyecan içinde konuşuyor, düğünde ne giyeceğini düşünüyor, planlar yapıyordu. Ersin ise ikna olmuşa benziyordu. Mahmut Bey ve Nazan Hanım baş başa kaldıkları zaman uzun uzun konuşmuşlardı bu konuyu. Her ikisi de Saadet'i severlerdi. Nazan Hanım daha kadınsı bakıyordu olaylara. Saadet açısından düşünüyordu. Cüneyt bulunmaz bir kısmetti onun için. Saadet'in hayatını değiştirebilir, genç kızın geleceğini garanti altına alabilirdi. Mahmut bey ise Kamil Bey açısından düşünüyordu olayı. Oğlunun talebeliği sırasında İstanbul'a gittiği zaman iki sefer görüşmüştü Kamil Beyle. Onun nasıl zor bir insan olduğunu hemen anlamıştı. Bu evliliğe karşı çıkacağına kesin gözüyle bakıyordu ama bu arada Cüneyt'in kararlılığını da gördükçe endişeleri biraz olsun hafifliyordu. O gün dükkana gittiği zaman kapıda bekleyen Hafize Anayı görünce yaşlı kadının hangi sebepten geldiğini anlamamak için aptal olmak gerekiyordu: - Hoş geldin Hafize Ana! Senin yolun buralara düşer miydi? - Düşer, düşer, söz konusu Saadet olunca düşer... Hele bana bir çay söyle bakalım... - Buyur anam, başımla beraber. Şeref verdin... Yaşlı kadın Mahmut Beyin gösterdiği yere oturdu. Hemen çay siparişini veren Mahmut Bey gülümseyerek baktı yaşlı kadının yüzüne: - Hayırlısı olsun Hafize Ana, kız uçuyor... - O sebeple geldim ben de Mahmut! Kimin nesi bu çocuk, ne yer, ne içer? Mahmut Bey arkasına yaslandı. Bu sırada çaylar gelmişti. Şekerini karıştırırken cevap verdi yaşlı kadına: - İyi bir ailenin çocuğu anacığım. Bizim Ersin'in üniversiteden arkadaşı. Babası çok ama çok zengin bir müteahhit. Annesini geçen yıl kaybetti. Bir ablası var o da Amerika'da... Sağlam çocuktur. Bizim Ersin'i bilirsin, olur olmaz adamla arkadaşlık etmez. Cüneyt ilk yıldan beri en yakın arkadaşı onun. Ben çocuğun babasını falan tanıyorum. Yaşlı kadın çayından aldığı tek yudumla bardağı yarılamıştı: - Kefilsin yani? - Kefil demeyelim anacığım, insanın nüvesi dışarıdan bilinmez, ama şimdiye kadar bir yanlışını görmedim. Hangimiz evlilik yaparken daha fazlasını bilerek evlendik ki? Hafize Ana başını salladı: - Doğru söylersin, ben evlendiğimde benim adamı hiç görmemiştim bile. Düğün günü gördüm ilk defa. Yıllarca da geçinip gittik Allah rahmet eylesin. Saadet'i severim kendi kızım gibi. Mutlu olsun isterim. Yavrucak çok çekmiş kısacık hayatında. Şimdi gülmesinin zamanı artık. Ellerini dizine vurarak kalktı ayağa: - Eh, gelsin bakalım damat adayı, bir de ben göreyim. Ne de olsa anası sayılırım yavrucağın. Sahipsiz olmadığını bilsin o delikanlı... Mahmut Bey kapıya kadar geçirdi yaşlı kadını. Çocukluğundan beri tanırdı Hafize Anayı. Saygı duyardı. - Merak etme anacığım, bu akşam geliriz hep birlikte bir kahveni içmeye... Yaşlı kadın gözden kaybolana kadar baktı arkasından. Sonra dükkana girdi. İçi rahattı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.