Hukukta okuyordu Emre Can...

A -
A +

Emre'nin beyaz arabasına doğru kimisi koşarak, kimisi de hızlı adımlarla yürüdü. On dokuz yaşına gelmişti Emre Can. Liseyi İsviçre'de bitirdikten sonra dedesi ve anneannesiyle birlikte tekrar yurda dönmüşlerdi. Burada üniversite imtihanlarına girmiş, Hukuk Fakültesini kazanmıştı. Daha ilk senesiydi okulunda. Arkadaş grubu içinde çok seviliyordu. Etiler'de lüks bir dairede oturuyorlardı. Anne ve babasını ölmüş biliyordu. Onu büyüten dedesine ve anneannesine inanılmaz bir sevgiyle bağlıydı. Onlar da onun bir dediğini iki etmiyorlar, arzuladığı her şeyi hemen anında yapıyorlardı. Büyüdükçe babasına benzemişti. Sadece gözlerinin rengini annesinden almıştı. Teninin rengi, yüzünün biçimi, hareketleri aynı Orhan'dı. Geçen on dokuz sene boyunca Enver beyi babası, Olcay hanımı annesi yerine koymuştu. Arabaya bindiler. Emre Can motoru çalıştırdı. Araba sarsılarak zıpladı yerinde. Garip bir gürültü duyuldu. Hay Allah kahretmesin.. Buna ne oldu böyle bilmiyorum. İki gündür tekliyor. Götürelim Emre, baktıralım... Delikanlı bir kere daha denedi kontağı çevirmeyi. Homurdanarak çalıştı araba. Oh, çalıştı yahu... Ama yine de baktırmak lazım... Usta bir manevrayla kırdı direksiyonu. Gaza yüklendi. Neşe içinde yol almaya başladılar. Epeyce ilerlemişlerdi ki araba kuvvetli bir homurtu çıkartarak sarsıldı. Emre Can yüzünü buruşturdu: Hay Allah, yine başladı. Yanında oturan arkadaşı Turgay ciddi bir ifadeyle: Şurada bir tamirhane var. Sanayi Sitesinin girişinde. Amcam götürür arabasını, çok iyi ustalar var. Hadi götürelim istersen. Yolumuzun üzerinde nasıl olsa. Emre başını salladı kabul ederek. Direksiyonu kırdı. Araba son derece yavaş gidiyordu. Eğer hızlanırsa duracağından korkuyordu. Tamirhanenin önüne geldikleri zaman Orhan kapının önündeydi. Başını kaldırıp baktı onlara. Emre ile o anda göz göze geldiler.. Hafifçe gülümsedi Orhan, elindeki aleti tulumunun arka cebine soktu, onlara doğru ilerledi. Babacan bir tavırla sordu: Hayırdır gençler? Nedir problem... Emre Can inmişti arabadan. Bilmiyorum usta, tekliyor durup duruken, iki gündür böyle.. Bir baksan... Orhan bir şey söylemeden arabanın kaportasını açtı. Eğildi. Turgay da inmişti arabadan. Bir müddet onu seyrettiler. Neden sonra Orhan başını kaldırdı: Araba kalacak, bujilerde problem var. Emre'den önce Turgay atıldı: - Olmaz öyle şey, yapacaksan şimdi yap. Orhan gözlerini kıstı: Bak delikanlı, eğer tamir etmemi istiyorsanız araba kalacak. Öyle hop diye olacak iş değil. İsterseniz, siz karar vereceksiniz. Ben olacağını söyledim sadece. Turgay küçümser bir tavırla baktı: Yahu işin ne senin? Yap şu arabayı... Emre onun kolunu tuttu. Bırak Turgay, ben hallederim. Orhan arabanın yanından çekilmişti bile. Ellerini cebindeki beze sildi. Anlamlı bir şekilde baktı gençlere: Benim işim bana ait delikanlı. Arabayı bırakırsanız bakarım. Emre atıldı: Tamam, bugün olmaz ama yarın getiririm size. Bugün beni idare eder mi? Omuzlarını kaldırdı: - Dikkatli kullanırsan eder sanırım. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.