Hülya bir prenses gibi büyümüştü...

A -
A +

Doktor genç kıza dönerek gülümsedi: - Evet, işte Ahmet bey... Merak ediyordunuz kim diye... Genç kız minnetle baktı Ahmet'e. - Ahmet Bey, size minnettarız. Siz olmasaydınız babam şimdi yoktu... - Ben görevimi yaptım hanımefendi. Yaşlı kadın da yanlarına gelmişti: - Hayatımın sonuna kadar sana minnettar kalacağız yavrum. İyi ki oradaydın... Ahmet elini öptü yaşlı kadının. Sonra Halit Beye döndü, gülümsedi... O da gülümsüyordu. Ahmet onun ne kadar sevgi dolu bakışlara sahip olduğunu görerek duygulandı. Yaşlı adamın elini tuttu. Halit Kaya servetini hem kendi çabasıyla hem de kendisinin ve karısının babasından kalan mirasla kazanmıştı. Babasının meşhur mobilya mağazaları ülkenin her yerinde bilinirdi. Kayınpederi ise ünlü bir armatördü. Karısı Saadet Hanımla yaklaşık kırk beş yıllık evliydiler. Evlendikten sonra çok uzun yıllar çocuk sahibi olamamışlardı. Evliliklerinin yirmi beşinci yılında bir bebekleri olacağını öğrendikleri zaman ikisi de şaşkınlıktan ne yapacaklarını şaşırmış; sevinsinler mi üzülsünler mi bilememişlerdi. Tam yirmi beş yıl sonra dünyaya gelen kızları Hülya onlar için sanki hayatlarında bir dönüm noktası olmuş, bütün benlikleri ile biricik kızlarının üzerine titrer olmuşlardı. Hülya bir prenses gibi büyümüştü. En iyi okullarda tahsil görmüş, çok iyi yetişmişti. İki senedir de psikoloji bölümünde öğrenciydi. Çok güzel bir kızdı Hülya. Orta boylu, sarı saçları omuzlarına kadar dökülen, iri yeşil gözlü, biçimli dudakları ve çıkık elmacık kemikleri ile gören herkesin beğendiği bir tipti. Lise tahsilini kolejde yapmış, ana dili gibi İngilizce biliyordu. Çok iyi şartlarda büyüdüğünden hiçbir şeyde gözü kalmamış, onun yaşındaki bir genç kızın elde edebileceği her şeye sahipti. Halit Bey elini tutan Ahmet'e kısık bir sesle teşekkür etti: - Sağ ol evlat, sayende kurtuldum... - Rica ederim efendim. Ben size geçmiş olsun demek için rahatsız ettim. İyi olmanıza çok sevindim. Saadet Hanım delikanlının yanına yaklaştı: - Oğlum, bu yaptığın şeyi nasıl öderiz bilmiyorum.. Ama eğer izin verirsen seni bir akşam yemeğinde misafir etmek isteriz. Halit Bey birkaç güne kadar taburcu olacakmış. Pazartesi akşamı seni bekleyelim. - Hiç zahmet etmeyin efendim, gerçekten... Halit Bey yattığı yerden elini kaldırdı: - Hiç itiraz istemem delikanlı. Sen benim hayatımı kurtardın. Bir akşam yemeğinin lafı mı olur? Ahmet gayri ihtiyari genç kızın yüzüne baktı. Hülya gülümsedi: - Babam ve annemle aynı fikirdeyim Ahmet Bey. Sizi soframızda görmekten memnunluk duyacağız. Ahmet çaresiz gülümsedi: - Peki efendim. Pazartesi günü geleceğim. Şimdi izin verirseniz gideyim. Gerçekten hareketli bir gün geçirdik. Siz de dinlenin. Tekrar geçmiş olsun. Halit Bey ve Saadet Hanım sevgiyle gülümsediler. Hülya ise komodinin üzerindeki çantasını almıştı: - Ben de çıkıyorum babacığım. Bir isteğin olursa seni arayacağım. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.