"Hüveyda ölüyor yetiş Samim!.."

A -
A +

Zonguldak Devlet Hastahanesinin acil servis koridorundaki tahta bankın üzerinde gözlerinde telaş, korku, endişe ve üzüntü ile bekleyen Şerife Hanım giriş kapısının ağzında kocası Samim Ustayı görünce hemen ayağa fırladı. O ana kadar güçlükle zapt ettiği gözyaşları kontrolsüzce akmaya başlamıştı bir anda. - Ne oldu Şerife? Kadın hıçkırıklar içinde cevap verdi: - Hüveyda... Ölüyor Hüveyda, Samim! Elmas'ın evlendiğini duyunca fenalaştı. Keşke dilim kopaydı da söylemeseydim... Samim Usta kolunu karısının omzuna attı: - Dur bakalım, suçlama kendini. Elbet duyacaktı. Nerede, kimden duyarsa duysun olacağı buydu. Suçlama kendini. Nerede şimdi, nasıl getirdin buraya? - Komşuları yardım etti Allah razı olsun. Karşı komşusunun taksisi varmış, sana da haber yolladım. Samim Usta başını salladı: - Gelip söyledi eksik olmasın. Müdahale ediyorlar şimdi değil mi? Başını salladı yaşlı kadın: - Hemen aldılar. Bir sürü doktor koşup geldi. Mosmor oldu kadın, nefes alamadı, yığılıp kaldı Samim. Yaşlı karı koca birbirlerine dayanarak koridor boyunca ilerlediler. Hüveyda Hanımın müdahale edilmek üzere alındığı odanın önüne gelip beklemeye başladılar. On beş dakika kadar hiç konuşmadan beklediler. Hiç kimse bir şey söylemiyordu. Şerife Hanım mırıldandı: - Ahmet'e haber vermek lazım Samim... - Merak etme sen... diye başını salladı usta. - Ben hallederim. Çalıştığı yerin telefonu var. Ararım yavrucağı. Hele bir iyi haberini alalım. Bakarsın çocuğu telaşlandırmaya gerek bile kalmaz. Şerife Hanım tedirgin ve üzgün bir şekilde fısıldadı: - İnşallah Samim, inşallah! Beş dakika kadar sonra odanın kapısı açıldı. Uzun boylu, ince yapılı, gözlüklü bir doktor çıktı dışarıya. Samim Usta hemen bir adım attı doktora doğru. Doktor onu görünce ilerledi ona doğru. - Siz misiniz hastanın sahibi? Başını salladı yaşlı marangoz. Doktor durakladı, gözlerini Samim Ustadan ayırmıyordu: - Nesi oluyorsunuz? - Yakın dostuyuz. Bizden başka kimsesi yok burada şu anda... - Anlıyorum... Maalesef size iyi haberlerim yok. Hastayı kurtaramadık. Çok uğraştık ama çok ağır bir kalp krizi geçiriyordu. Buraya geldiğinde zaten kalbi durmuştu. Uğraştık ama... Başınız sağ olsun! Şerife Hanım iniltiye benzer bir ses çıkartarak ağlamaya başlamıştı. Samim Usta ise şaşkınlıkla bakıyordu doktora: - Yapma yahu doktor... Öldü mü yani? - Maalesef... Başınız sağ olsun tekrar.. Yaşlı adam karısına baktı. Şaşkın ve çaresizdi. Yavaşça çömelip başını iki elinin arasına alıp öylece kaldı... *** Ahmet sabah gelir gelmez işinin başına geçmişti. Kemal Bey genç adamın çalışmasından çok memnundu. Muharrem Usta ise evladı gibi seviyordu Ahmet'i. Hâlâ onların yanında kalıyordu. Birkaç kere artık kendisine bir yer bulmak istediğini söylemiş ama Muharrem Çavuş da, karısı da şiddetle karşı çıkmışlardı bu isteğe... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.