Uzun boylu iki genç dikkatli bakışlarla etrafı süzerek kahveden içeri girdiler. Dip masalardan birine oturdular. Yanlarına gelen kahveci çırağına iki çay siparişi verdikten sonra kuşkulu bakışlarını etrafta gezdirmeye devam ederek çaylarının gelmesini beklediler. İki gençten daha toplu olanı hafifçe öne doğru eğildi: - Daha gelmemişler... Diğer genç arkasına yaslandı. Çayından bir yudum aldı: - Beş dakika zamanları var... Geldiler, geldiler! Gelmezlerse kendileri bilir. Hesabını keserim o zaman. Bana kimse oyun oynayamaz. Diğer genç kaşlarını kaldırarak gülümsedi: - Sen bu âlemin kralısın abi... Tam bu sırada içeri giren iki adam hızlı adımlarla gençlerin oturduğu masaya yaklaştı. Adamlardan otuzlu yaşta olanı ceketinin cebinden bir zarf çıkartıp uzattı: - Buyur Hakan Bey... İstediğin miktar burada. Artık bizi rahat bırakırsın umarım. Sözünde durursan sevinirim. Delikanlıysan sana da bu yakışır. Hakan gözlerini kıstı: - Delikanlılığımızın derecesini sen ölçecek değilsin. Sen üzerine düşeni yap yeter, gerisini ben hallederim. Bundan sonra her ay bu ilgiyi göstereceksin bize. Peşin söyleyeyim, ilgini gösterdiğin sürece himayemde olursun, ama yamuk yaparsan orasını bilemem. Adam tedirgin ve sıkıntılı bir şekilde yüzünü buruşturdu. Hiçbir şey söylemeden masadan uzaklaştı. Hakan zarfın içindeki parayı bir çırpıda saymıştı. Memnun bir ifadeyle: - Tamamdır. Dersini iyi çalışmış anlaşılan. Zarfın içinden bir miktarı çıkartıp arkadaşına uzattı: - Al bakalım, bu senin. Parayı alan genç dudaklarını ıslattı diliyle: - Hakan Abi, Cemal bu esnafı senin bağladığını duyunca yine çıldıracak. Hakan omuz silkti: - Cemal cürmü kadar yer yakar. Her tarafı o sahiplenecek değil. İkimize de yetecek kadar malzeme var burada. Kardeş kardeş paylaşalım şunu işte. Hakan'ın kim olduğunu anlasınlar... Hakan beş buçuk yaşından beri sokaklardaydı. Defalarca polis tarafından yakalanmış, ıslahevine gönderilmiş, orada geçen yıllar onu hayata karşı daha da acımasız kılmıştı. Yaşını doldurunca askere gitmiş, ama yaşadığı her saniye onu hayata ve çevresine karşı düşman etmiş, içindeki kin ve nefret giderek büyümüştü. Sevgiden yoksun, insani değerlerden uzak sürdüğü hayat içinde insanın doğasında olan bir sürü duygu da törpülenip yok olmuştu. DEVAMI YARIN