Nalan karşısında oturan genç adamdaki bu ani değişikliğin şaşkınlığıyla onun baktığı yöne çevirdi gözlerini. - Neler oluyor? - Şunu... şunu okudun mu?... Bak!.. Yeriden bir ok gibi fırladı. Yan masadaki adama yaklaştı: - Affedersiniz, gazetenizi birkaç dakikalığına rica edebilir miyim? Çok önemli bir haber okudum... Adam şaşkınlıkla baktı delikanlının yüzüne. Sonra umursamaz bir tavırla uzattı gazeteyi: - Buyurun, ben okumuştum zaten, sizde kalabilir... Ahmet Nejat gazeteyi alıp heyecanla çevirdi. Sür manşette siyah kalın puntolarla vermişti haberi gazete: "Ünlü iş adamı hastanede. Faruk Bayraktar'ın hayatı kendisine verilecek böbreğe bağlı." Bir solukta okudu Ahmet Nejat haberi. Sonra şaşkın bir şekilde kendisini izleyen genç kıza uzattı gazeteyi. Nalan da dikkatle okuduktan sonra birbirlerine baktılar. Başını iki yana salladı Ahmet Nejat: - Ben ne düşüneceğimi bilemiyorum... Nalan haberden bir bölümü yüksek sesle tekrar okudu: - "Doktorların söylediğine göre Faruk Bayraktar'ın yaşaması verilecek böbreğe bağlı. Eğer kendi bünyesine uyum sağlayacak bir böbrek bulunmazsa iş adamının hayatı tehlikede. Bayraktar'ın eşi Betül Hanım bütün akrabalarla irtibata geçti. Bu konuda başarı sağlanabilmesinin ancak ünlü iş adamına kan bağı olan bir yakının bu böbreği vermesiyle mümkün olabileceği belirtiliyor..." Dudaklarını ısırarak baktı genç adama: - Ahmet Nejat, sanıyorum benim aklımdan geçenler senin de aklından geçiyor... Genç adam çaresiz bir şekilde baktı genç kıza: - İçimde sizden ne kadar saklasam da ona karşı bir öfke var Nalan. Bunun doğru olmadığını bildiğim halde bu öfkeyi taşımaktan kendimi alamıyorum. Belki kendime bile itiraftan korktuğum bir duygu bu. Bütün bahanelerimin asıl nedeni bu öfke... Ama bu olay benim elimi kolumu bağlıyor şimdi. Nalan hafifçe gülümsedi: - Farkındayım... İçindeki öfkenin de farkındayım. Ne kadar empati kurmaya kalksan da annenin yaşadıkları içini kanatıyor. Ama mantıklı düşünmek zorundasın. Bence bu öfkeyi silmeye çalışmalısın. Şimdi ölümle pençeleşen bir insan var ve belki de onun kurtulması sana bağlı. Biliyorum, insanın böyle bir şeyi yapması büyük fedakârlık ama unutma Ahmet Nejat, o senin baban. Hatasıyla, sevabıyla baban... Durdu, derin bir nefes aldı, bir yudum su içtikten sonra devam etti: - İçindeki öfkene yenilip intikam hissiyle hareket edersen bir hayatı kurtarma fırsatını kaybedeceksin. Benim tanıdığım Ahmet Nejat bununla yaşayamaz. Kendini ileride hiç affetmeyeceğin, pişmanlık duyacağın hataların kurbanı yapma sakın... Ahmet Nejat dolu dolu olan gözlerini denize çevirdi. Balıkçı kayıklarıyla âdeta bir şölen yapılıyor gibiydi köprünün etrafında. Uzun süre sessiz kaldıktan sonra fısıldadı: - Haklısın Nalan... O benim babam!.. > DEVAMI YARIN