Neriman Nusratlı Köyünün sapağına geldiği zaman minibüsten indi. Etrafına bakındı. Yardımsız köye kadar yürümesi mümkün değildi. Kucağında iki bebeği ile hem onları hem de valizini taşıyabilmesi imkânsızdı. Leman Hanımla yaptığı konuşmadan sonra artık orada kalmasının mümkün olmadığını biliyordu. Hiç vakit kaybetmemişti bu yüzden. Hemen o gün toplamıştı eşyalarını. Bu hikâyenin bu şekilde sonlanmasında kendisinin ne kadar suçlu olduğunu bilemiyordu... Güneş bulutların arasından arada bir yüzünü gösteriyor, biraz olsun esen sert rüzgârın soğuğunu etkisizleştiriyordu. Birden arkasından bir gürültü duydu. Bir traktör yaklaşıyordu. Elini kaldırdı yol kenarında. Traktör homurdanarak durdu yanında. Tepesindeki yaşlı adam meraklı bir bakışla süzdü bu kucağında iki bebek, yanı başında kocaman bir valiz duran genç kadını: - Hayırdır evlat? - Amca, Nusratlı Köyüne gidiyorsan bizi de alsan traktöre. Hepsini birden taşıyamıyorum. Otobüsten indim yolda. Adam küçük yüzlü, gözleri çipil çipil biriydi. Dudak büktü: - Nereye gidiyorsun ki sen bu bebelerle? - Anamgile... Ben Mehmet Ali'nin kızıyım. - Şu bizim Mehmet Ali'nin mi? Atla bakalım, gel...Vay canına... Çanakkale'ye gelin gitti diye duymuştuk seni. Kocan nerede? Neriman yutkundu. Verecek cevap bulamadı ilk anda. Sonra toparlandı: - Onun işi var, ben anama babama geldim. Adam traktörden inip yardım etti genç kadına. Bir yandan da söyleniyordu: - Yahu, adam senin gibi bebeli bir kızanı tek başına bırakır mı? Bana rastlamasan ne olacaktı? Biraz sonra toprak yolda ilerlemeye başlamıştı traktör. Yirmi dakika sonra köyün ilk evleri göründü uzaktan. Neriman'ın içinden ağlamak geldi bir anda. Buradan gidişini hatırladı. İçini çekerek etrafına bakındı. Özlemişti doğup büyüdüğü yerleri. Çocukken köyün çıkışına gelirdi arkadaşlarıyla. Bir ağaç altına kilimlerini serer evcilik oynarlardı. Acıyla tebessüm etti. Traktör köy meydanından geçip Mehmet Ali'nin evinin önünde gürültüyle durdu. Neriman minnetle baktı yaşlı adama: - Sağ ol amca. Allah senden razı olsun. Adam gülümsedi: - Allah senden de razı olsun kızım. Babana selam söyle, Ezine'den Hamdi dersin, bilir o beni. Neriman bebeklerini kucakladı. Bahçe kapısını iteledi. Kapalıydı. Omuz vurdu kapıya. Gıcırdayarak açıldı. Okuldan geldiği zamanlar hep böyle açardı kapıyı. İçeri girdiği zaman yerler ıslaktı. Belli ki annesi yeni yıkamıştı etrafı. Mis gibi toprak kokuyordu etraf. Avluya yaklaştı, içeriden yemek kokuları geliyordu. Birden evin kapısında göründü Halime - Kim var orada? - Benim anne, Neriman!.. > DEVAMI YARIN